07 Eylül 2024 - Cumartesi

ENFLASYON'DA YENİ BİR ZİRVE YARATTIK

Son yıllarda ekonomik dengeler hızla değişirken, Türkiye’de bu değişimlerin etkisi yoğun şekilde hissedilmektedir.

Yazar - Erdem Talaş
Okuma Süresi: 4 dk.
Erdem Talaş

Erdem Talaş

talaserdem@gmail.com -
Google News
Özellikle pandemi sonrası dönemde küresel arz zincirlerindeki aksamalar, enflasyonist baskılar ve artan enerji maliyetleri tüm ülkelerde olduğu gibi Türkiye ekonomisini de zorluyor. Ancak, bu zorluklara ek olarak, Türkiye'nin iç dinamiklerinde de bazı yapısal sorunlar ön plana çıkmakta ve bu da kötü gidişatı derinleştiriyor. Enflasyonun Yükselişi ve Alım Gücündeki Erozyon Enflasyon, Türkiye’de son yılların en yüksek seviyelerine ulaşmış durumda. Artan enflasyon oranları, özellikle dar gelirli vatandaşların alım gücünü ciddi şekilde düşürdü. Gıda, enerji ve kira fiyatlarındaki artışlar, hane halklarının yaşam maliyetlerini katlanılamaz seviyelere çekiyor. Maaş artışları ise enflasyonun çok gerisinde kaldığı için, insanlar günlük harcamalarını dahi karşılamakta zorlanıyor. Bu durum, toplumda ekonomik bir bunalım hissi yaratmakta ve sosyal huzursuzlukları tetikleyebilecek bir risk unsuru olarak görülmektedir. Türk Lirası’ndaki Değer Kaybı ve Yatırımların Azalması Türk Lirası'nın dolar ve euro karşısında değer kaybetmesi, ithalata dayalı birçok sektörde maliyetleri yükseltti. Bu da hem üretici hem de tüketici fiyatlarına doğrudan yansımaktadır. Ekonomideki belirsizlik ortamı, yabancı yatırımcıların güvenini zedelemiş ve doğrudan yatırımların azalmasına neden olmuştur. Döviz kurlarındaki dalgalanmalar, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeleri zor durumda bırakırken, büyük şirketler bile büyüme hedeflerinden vazgeçmek zorunda kalabiliyor. İşsizlik ve Genç Nüfusun Geleceği Türkiye, genç nüfusuyla övünen bir ülke olmasına rağmen, işsizlik oranları bu kesimi de olumsuz etkiliyor. Genç işsizliği, eğitimli kesimin bile istihdamda yer bulamamasıyla büyük bir sorun haline geldi. Gelecek kaygısı taşıyan bu gençler, yurt dışına göç etmeyi bir çözüm olarak görmeye başlamış durumda. Beyin göçü olarak adlandırılan bu olgu, ülkenin gelecekteki potansiyel kalkınma fırsatlarını da baltalamaktadır. Ekonomik Politikalar ve Güven Sorunu Ekonomi yönetiminde sık sık değişen politikalar ve faiz kararlarındaki belirsizlikler, piyasalarda güven erozyonuna yol açmaktadır. Merkez Bankası’nın bağımsızlığına yönelik tartışmalar, uluslararası piyasalar tarafından yakından izleniyor ve bu durum, Türkiye'nin kredi notlarını olumsuz etkileyerek dış finansman bulmasını zorlaştırıyor. Ayrıca, sürekli ertelenen yapısal reformlar, ekonominin sürdürülebilir bir büyüme patikasına oturmasını engelliyor. Çözüm Yolları Neler Olabilir? Ekonomideki kötü gidişatı tersine çevirmek için öncelikle güven ortamının yeniden tesis edilmesi gerekiyor. Bunun ilk adımı, Merkez Bankası'nın bağımsızlığına saygı gösteren ve öngörülebilir politikaların izlendiği bir ekonomi yönetimi olmalıdır. Ayrıca, üretime dayalı bir ekonomik model benimsenerek, ithalat bağımlılığını azaltacak ve ihracatı artıracak adımlar atılmalıdır. Genç nüfusu istihdama kazandıracak teşvikler ve eğitim reformları da uzun vadede sürdürülebilir büyüme için hayati öneme sahiptir. Sonuç olarak, Türkiye ekonomisi zor bir dönemden geçiyor ve bu süreçte atılacak her adım, ülkenin geleceğini belirleyecek kritik bir öneme sahip. Kısa vadeli çözümler yerine, kalıcı ve sürdürülebilir politikaların uygulanması, hem iç piyasalarda hem de uluslararası arenada Türkiye'nin güvenilirliğini artıracak en önemli unsurlardan biri olacaktır.
#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları
pub-1785681847249596 2497439732