“Güç asla size verilmez; onu almayı bilmelisiniz.” — Robert Greene
Modern yaşamda güç, yalnızca devlet adamlarının, CEO’ların ya da ünlülerin elinde tuttuğu bir şey gibi görünür.

Dilek Çifçi
cifcidilek01@gmail.com -Oysa Robert Greene’in “Gücün 48 Yasası” adlı kitabında işaret ettiği gibi, güç, her birimizin iç dünyasında başlayıp dış dünyaya yansıyan bir beceri, bir bilinç halidir. Ve en önemlisi: Güç sensin.
Greene’e göre güç; manipülasyon, strateji ve zeka ile ilgilidir. Ancak bu tanımı yanlış anlamamak gerekir. Çünkü gerçek güç, yalnızca başkalarını kontrol etme becerisi değil, önce kendini tanıma ve yönetme sanatıdır. Kendi duygularını kontrol edemeyen birinin başkaları üzerinde kurduğu iktidar, pamuk ipliğine bağlıdır. Bir bakış, bir kelime, bir kriz anı her şeyi yıkabilir.
İşte bu noktada güç, dışarıdan değil içeriden gelen bir enerjiye dönüşür. Kendinize hâkim olduğunuzda, seçimlerinizin sorumluluğunu aldığınızda ve duygularınızı bastırmak yerine yönlendirdiğinizde, gücü başkalarından talep etmezsiniz. Onu inşa edersiniz.
Robert Greene’in “asla patrondan daha iyi görünme” yasası, yalnızca iş yerinde geçerli bir strateji değildir. Bu yasa, toplumsal ilişkilerde egoyu dizginlemenin, ölçülü hareket etmenin ve sabrın da bir tür güç olduğunu anlatır. Çünkü bazen geri çekilmek, uzun vadede daha büyük bir zaferin yolunu açar.
Güç, sadece sesini yükseltenin değil; ne zaman susacağını bilenin, kendini izleyip yeniden inşa edebilenin elindedir. Çünkü en büyük güç gösterisi, başkalarının seni tanımlamasına izin vermemektir. Kim olduğunu bilmek ve o kimliği her gün yeniden şekillendirmek: İşte bu, Greene’in satır aralarında gizlenen asıl derstir.
Unutma, güç seni bulmaz. Sen gücü içinde bulmalısın. Ve bir gün değil, her gün o gücü yeniden hatırlamalısın.
Çünkü:
GÜÇ SENSİN.