06 Mayıs 2022 - Cuma
YALANCIYIZ
Yazar - Emir Baskın
Okuma Süresi: 5 dk.
Emir Baskın
emirbaskin@gmail.com -
Ağzımızdan çıkanı kulağımızdan firkete ile temizliyoruz. Sözel yalanlarımızı pembe bohçalara sarıp hakkaniyetini savunup, fiili yalanlarımızı körden saklayamadan görmezden gelmeyi örf ve anane saymışız, saymayı da bilmediğimizden sıfırdan yukarı çıkamamışız.
Dağlara kar yağınca taneler şehre düştü, yağmurdan ıslanınca arındık sanmışız. En sevdiğimiz şarkılar her yeni sevdada değişmiş, her yeni sevda bir diğerinden daha güzelmiş gibi yaparken, eski sevdanın yazdırdığı şiirleri 'karalama' diye buruşturup atmışız.
Alayımız yalancıyız da zahmet etmeyip onca yalanın çok doğruyu götürmediğini zannetmişiz. "Bakıp bakıp ölüyorum" dediklerimizi az pişmiş efkarlarda iki dublede fondipledik, az dakikalarda çok şey anlattık bomboş tekrar eden (den den) cümlelerde. Ormana hasretle koşup nefes almak için, şehrin sesini egzozunu heybemizde götürüp çöpümüzü armağan vermiş gibi bıraktık. Sobanın bacasından çıkan dumanın boğduğu hayvanat için kapı önüne mama bırakıp günah çıkarttık. Karnımız tok sırtımız pek iken keyifle çıkan do sesimizle 'vah vah' ve 'ahh ah' larımızı sokakta olan için daha içten söyledik. Suriyeliye ülkesini terk etti diye kızıp suçlayıp, yurt dışı iş toplantıları ve Erasmus kaçışlarımızda gittiğimiz ülkelerde yaşam hayalleri kurduk hep beraber, pahalı içkilerimizi tokuşturup ağlayacak sorunlar uydururken.
Bıktıklarımızı yine yeniden yaşayıp, "mecburiyet" kelimesiyle kaleler ördük eleştirilerin önüne. Kurbanı et yemeyen köylerden uzaklarda kestik, kuyuları akar suların yakınında, susuzluktan yanıp cehenneme düştüğünü sanan, tuz basılmış yarası magma tabakasında olan insanlardan uzakta açtık.
Aç olanı anlayacağız deyip oruçlarımızı tıka basa kusarak açtık biz. Dertlerimizi muhatabından sükunetle kaçırıp, tanış bile olamadıklarımıza cilt cilt olmayanları bağırdık.
"Ben yalanı sevmem, yalancıyı bilirim" derken 'kişi kendinden bilir işi' olduğunu gözden kız kaçırır gibi kaçırdık. Unutkanız da elbet, unuttuk yalanlarımızı da bundandır bütün dolanlarımız.
Denizleri çok sevdik biz, teknelerimizi saldık deryalara mazotumuzu balık yemi niyetine bıraktık. Çok merhametliydik ki çöplerimizi öğütüp saldık. Daha yakın olmak için denize üzerine ölü toprağı serpip, mezar taşı evler diktik. Fatiha'sız balıkların yuvalarını rezidans yapıp midemizde yaşamalarını zorunlu kıldık.
GDO'lu meyve sebzeyi "İnsan çok, doyurmak lazım" diye üretip, değişmeyen açlığı, fakirliği, "Gözünüz doysun" ithamı ile badanaladık. İflah olduk, yalandan yalanlarımızla, küçücük midelerimize kocaman porsiyonlar doldurup, işkembemizi şişirip işkembeden attık pişmanlıksız.
Makul cevaplarda yalanladık gerçeği, korktuklarımıza cesaret edemeyip yalan söyledik. En çok yalandan korktuğumuzu söylerken ne çok yalana cesaret ettik. Anne ve babalarımızı çok sevip ziyaret etmedik. 'eski dost' deyimi ile geçmişimizden nankörce kaçtık. Paylaşırken büyük lokmayı kendimize ayırıp, lokmalarını saydık başkalarının. Bir çoğumuzda reklamları atlarsak geriye izlenecek bir gerçek kalmıyor.
Olayların ve durumların bütünü ile oynayıp gerçek miş/mış gibi kırık yaşam hikayelerimizde ne yaşadık haberimiz yok. Soğukta sıcağa, sıcakta biraz serinliğe hasretlik çekerken kendimizi kandırarak doğaçlama nefes alıp verişlerimize oksijen tüpü bağlamak daha zordur aslında.
Öyleyse neden yalancıyız...???
Muzu kabuğu ile yemememiz gerektiğini deneyimleyip öğrendik. Yalanı nerede deneyimlemeye başladık? Duyduğumuz yalanların gerçekliği ile karşılaştığımızda neden yalanı öğrenmeyi tercih ettik? Sözde tasdik ettiğimiz gerçekleri fiilen yapmayı neden beceremiyoruz? Konteynerleri teğet geçen çöplerimiz kadar doğruyuz. Sigaramızı fırlatıp yola, belediyenin temizlik bölümünden şikayet ederiz. Komşu gelmesin diye uyduruk gerekçelere sığınıp, çocuğumuza yalan söylememesini tembihler, çelişkilerde boğulmasını sağlarız.
Kesin bir kararım var ki, tek yalan var o da 'insan'... Sen tut homo habilisten homo erektusa bir sürü evrim geçir, geldiğin son nokta ormanı çok sevdiğini söyleyip, çöplerini bırakabilmek olsun. Komik... Bizler birilerinin en büyük fiziksel yalanıyız. Asıl insan bu olmamalı. Her yerimize müdahale edilmiş, birilerinin istediği kadar varız. Birilerinin istediği kadar beynimiz gelişiyor .Evler binalar ve eşyalar insanın fiziksel yalanları.
Koşulsuzca yalana koşullandık...
Yorumlar (0)
Tüm Yazıları