DEVRİM YASAMIZ MEDENİ KANUN’UN KABULÜNÜN 96. YILI
Herkesi, özellikle kadınları, Medeni Kanun’umuza sahip çıkmaya çağırıyoruz. 17 Şubat 1926 tarihinde kabul edilen devrim yasamız. Medeni Kanun’un laik hukuk devletimiz için, tüm yurttaşlar için ve özellikle kadınlar için önemine ve değerine bir kez daha dikkat çekmek istiyoruz.

Hukuk Devriminin temel taşı olan Medeni Kanunumuz, laik hukukun simgesidir ve aynı zamanda ülkede hukuk birliğinin yaşama geçirilmesini sağlamıştır.
Medeni Kanun kişiler hukuku, aile hukuku, miras hukuku ve eşya hukuku kurallarıyla, yurttaşların doğumundan başlayarak ölümünden sonrasına kadar özel yaşam ilişkilerinin düzenlendiği temel kanundur.
Medeni Kanun’un kabulüyle kadınlar, evlenme, boşanma, mal varlığı, miras gibi özel yaşamlarına ilişkin haklar açısından eşit yurttaş konumuna gelmişler; EVLİLİK YAŞI kuralı getirilmiş; erkeğin birden çok kadınla evlenebilmesi yerine TEK EŞLİLİK ve evlilik birliğinin “RESMİ NİKAH” ile kurulması kabul edilmiştir. “Erkeğin BOŞ OL” demesiyle boşanma yerine HAKİM KARARIYLA BOŞANMA”, kız ve erkek çocuklara “EŞİT MİRAS PAYI” gibi kurallar kadın haklarının güvencesi olmuştur.
2002 yılında yürürlüğe giren Medeni Kanun’la da aile hukuku kuralları günün gelişen koşullarına uygun hale getirilmiş ve evlilik birliğini temsilde, edinilen malların paylaşımında, eşlerin hak ve görevlerinde eşler arası eşitlik sağlanmıştır.
Ne yazık ki günümüzde, Medeni Kanun’un yok sayılmasına yol açan söylemlere ve yasalarda yapılmak istenen ve yapılan değişikliklere tanık oluyoruz. Örneğin;
– Nüfus Hizmetleri Kanununda 17 Ekim 2017’de yapılan değişiklikle “müftülere resmi nikah yetkisi” verilmesi, ülkemizde laik hukukun simgesi olan Medeni Kanunumuzla sağlanmış olan hukuk birliğinin gözardı edilmesine yol açılmıştır.
– Son dönemde Adalet Bakanı tarafından Medeni Kanunun 175 ve 176. maddelerinde düzenlenen yoksulluk nafakası hükmünün “erkeğin hayatının ipotek altına almaktan kurtarılması” gerekçesiyle kaldırılması yeniden gündeme taşınmıştır. Oysa yasaya göre erkek eşlerin nafaka alması önünde bir engel yoktur, yasadaki koşullar çerçevesinde her iki eş de nafaka talep edebilir. Uygulamada genellikle boşanan kadının, nafaka talep eden taraf olmasının nedeni, ülkemizde kadının eğitim ve ekonomik durumu ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği sorunlarından kaynaklanmaktadır. Çocuklar için verilmekte olan “iştirak nafakası” da tartışmaya açılmıştır. Bu yanlıştan dönülmelidir.
– Arabuluculuk Kanununda İHTİYARİ olduğu belirtilmesine rağmen, Adalet Bakanlığınca, “Aile Hukukunda ZORUNLU Arabuluculuk” uygulamaya konulmak istenmektedir. Bunun ailede ve toplumda ve özellikle kadınlar açısından yol açacağı sakıncalara ve mağduriyete dikkat çekmek isteriz.
İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği olarak, laik Cumhuriyetimizi savunan herkesi ve özellikle kadınları bir kez daha MEDENİ KANUNUMUZA SAHİP ÇIKMAYA çağırıyoruz.
İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği - Kuruluşu:17 Şubat 1995
ORTAK PAYDAMIZ : Laiklik, Demokrasi, Eşitlik, Kadının İnsan Hakları
YOL HARİTAMIZ : Atatürk İlkeve Devrimleri