İNANÇLAR ARASINDAKİ UYUM VE ANLAYIŞIN SAĞLANDIĞI ÜLKE KAZAKİSTAN
Sarsembay oğlu Mağcan Muhamet Din bilimci 1991’de Avrasya kıtasının kalbinde kurulan genç bağımsız Kazakistan Cumhuriyeti, Batı ve Doğu medeniyetlerinin buluştuğu bir ülke olarak 130'dan fazla millet ve 18 farklı din mensubunun vatanı olmuştur. Ülkeyi yönetenler, diğer etnik grupların mensuplarına gereken desteği sağlayarak, bu konuda güçlü bir politika izlemiş olduklarını gözler önüne sermiş oldular.

Kazak halkı ve hükümeti, uluslararası arenada da etnik gruplar ve dinler arasındaki işbirliğini destekleyen çalışmalardan yanadır. Ülkeden dinler arası uyum sağlayarak, barış ve karşılıklı hoşgörüyü artıran Kazakistan, dünya siyaset arenasında saygınlık ve prestij kazanmıştır. Ayrıca küresel dünyada pek çok konuda birçok ülkenin güvenilir bir ortağı haline gelmiştir.
İnsanlar arasındaki iletişim başta olmak üzere farklı etnik gruplar, milletler, dinler, kültürler ve medeniyetler arasındaki ilişkileri geliştitmek ve daha da güçlendirmek, küresel düzeyde evrensel anlayış ve hoşgörünün oluşması için önemli bir ön koşuldur.
Dolayısıyla, toplumda etnik ve dini gruplar arasında yaşanabilecek yanlış anlamalardan kaynaklanan çeşitli türdeki çatışmaların önlenmesi, şüphesiz günümüzde çeşitli toplumların ve farklı kültür ve medeniyetlere mensup olanların baş etmesi gereken önemli bir durumdur.
Kültürlerarası ve medeniyetlerarası diyalog, öncelikle evrensel insani değerlere temeline dayanır. Kültür ve medeniyet kavramları, doğası bakımından kendinden olmayan, başkalarıyla iyi ilişki ve diyalog kurma yeteneği olarak tanımlanır.
İşte bu noktadan hareketle iletişim ve diyaloğu kültürleri ve medeniyetleri anlama bakımından önemli bir ilke olarak kabul edersek, bireyler ve tüm kültürler arasındaki diyalogun, evrensel değerlerin kurulmasının önünü açan en önemli ilkelerden biri olduğu açıktır.
20. yüzyılda yaşamış ünlü filozof ve din bilimci Mircea Eliade'nin görüşüne göre “Diğer kültürlerle etkileşim sadece sosyal, ekonomik, politik alanda değil gerçek manevi değerlerini anlayabilecek, gerçek manevi değerlerini aktarılabildiği kültür dilinde ve ortamda olmalıdır”. Yani dini biçimlerin tarihi yeniden kurulmalı ve her birinin toplumsal, ekonomik ve siyasi şartları, yani kültürel ortamı belirlenmelidir. İnsan, kültür ve medeniyetin temelini oluşturan değerler arasında dinin özel bir yere sahip olduğu bilinen bir şeydir.