Özlem Gürer ‘in Yazar Muharrem Soyek ile Röportajı

Özlem Gürer ‘in Yazar Muharrem Soyek ile çok özel Röportajı Gazetemiz Haber Derin de okuyabilirsiniz.

Yayın: 11 Aralık 2020 - Cuma - Güncelleme: 11.12.2020 00:19:33
Editör -
Okuma Süresi: 6 dk.
Takip EtGoogle News
1.Kısaca kendinizi anlatır mısınız?
Evli, iki çocuk babası ve bir torun dedesiyim. 1953
doğumluyum. 1960-70 yılları arasındaki çocukluğumu ve
erken gençliğimi Osmanbey Ebekızı Sokak’tan Ihlamur Deresi
boyunca Beşiktaş’a kadar inen gecekondu mahallesinde
geçirdim… Daha sonra, 2011 yılına kadar, Beykoz,
Şahinkaya’da yaşadım. Orada, 1980 ve 2001 yılları arasında
mahalle bakkalı işlettim.
Şişli On Dokuz Mayıs İlkokulu’nu bitirdim. Parasız yatılı
Darüşşafaka Lisesi’nde iki yılı hazırlık sınıflarıyla birlikte orta
ve lise düzeyinde yedi buçuk yıl eğitim aldım. Zihinsel ve
ruhsal kimliğimin temel taşlarını Darüşşafaka’da oturttum.
Darüşşafaka’yı son yarı yılda bir sınıf dolusu arkadaşımla
birlikte terk ettik. Bu yüzden Paşabahçe Ferit İnal Lisesi’nden
mezun oldum. Çapa Tıp Fakültesi’ni kazandım. Fen
Fakültesi’nde tıp öğrencisi olarak bir yıl ders gördükten sonra
bıraktım. Sorun hem ruhsal hem maddesel yetersizliğimdi.
Askerliğimin son 10 ayını Belçika’nın Brüksel şehri Mons
kasabasındaki NATO karargâhında BOQ (orduevi benzeri
konuk evinde) resepsiyon çavuşu olarak yaptım. Askerlik
sonrası iki üç yıl süt ve yumurta satarak geçim sağladım. İki
ineğim 50 tavuğum vardı. İnekleri veresiye ödemeyle
almıştım. 1980 yazında inekleri ve tavukları satıp Beykoz
Şahinkaya’da taksitle kelepir bir mahalle bakkalı satın aldım.
2011 yılında doğduğum köye yerleşip doğal ortamda
yaşamaya başladım. Bir meyve bahçesi kurdum. Ben ağaçlara
eşim de sebze işlerine bakıyor. Sonuç olarak basitçe fakat
özgür kimliğimle yaşamayı becerebildim sanıyorum.
 
2.Ne kadar zamandır yazıyorsunuz?
2008 yılında Milliyet Blog sitesinde kendime bir sayfa açtım. O
günden beri kendimde olanı gene kendimce yazmaya gayret
ediyorum. Daha özgür yazmak için blogspot sitesinde ayrıca
bir sayfa daha açtım. İlk kitabım Denemeli Anılar, Cinius
Yayınları’ndan 2019 Ağustos Ayı’nda çıktı.
3. yazmanızda en büyük etken nedir?
“Ya yaşanır, ya yazılır!” demiş ya Çetin Altan; ben de baktım
yaşama olanağım zayıftır, bari yazayım dedim. Hayattaki
varoluş manamı yazarak da bulabileceğime olan inancım beni
yazmaya teşvik eden büyük etken oldu. Yani, etken dışarıdan
değil içimdeki varoluş boşluğundaki yankıdan gelmişti. Şimdi
yazmak da benim için yaşamak oldu. Gene de en güzeli hem
yaşamak hem yazmak hem de okumaktır…
4. yazarken çektiğiniz en büyük zorluk nedir peki?
Sözcüklere tutsak olmaktan korkarım. Sözcüklerin bilincime
düşürdükleri kavramsal algıyı mutlak doğru göstermekten
çekiniyorum. Bu yüzden çok yavaş yazarım ve bitirince en az
iki kez baştan sona okurum.
5. kitabınız daha çok hangi yaş gruplarında ilgi çekiyor?
Yirmi yaş altında hemen hemen hiç ilgi görmüyor. Otuz beş
yaş üstüne çıkıldıkça anca ilgi artıyor. Okuyucu eğitim düzeyi
daha çok üniversite ayarında.
6. Yazarken ilham aldığınız şey nedir? Bir kişi olabilir bir
nesne olabilir. O ilham periniz size ne olunca geliyor?
 
Doğrusu öyle dışarıdan bir perinin dürtüsüyle bana yazma
ilhamı gelmiyor. Hayatın sisli yollarında ilerlerken bulutların
arasından güneş saçaklanır da kenardaki sarı gözlü papatya
öbeğinde bir kıpırtı fark eder insan; durup bakınca kıpırtının
otlayan bir kaplumbağa olduğunu görür. İşte o duruş ve bakış
anında kendisinin tüm çevresiyle bir can bağı olduğu sezgisine
kapılır. Her şey o sezginin sırrını merak etmekle başlıyor.
Birbirimizden farkımızın anca bir zerre toz kadar olduğunu
duyumsayan ruhum bunu herkese duyurmak istemişse
yazmak kaçınılmaz oluyor. İlham böyle bir şey. Yontabilseydim
heykel, çizebilseydim ressam, sesleri besteleyebilseydim
müzisyen olarak yapardım aynı duyuruyu. Yani, durup da
hayatın gözüne bir sevecen bakış atan herkesin içinden bir
ilham perisi çıkar ve ilham da ya yaşatır ya yazdırır ya da bir
başka sanatsal eyleme geçirir…
7. Beğendiğiniz ve kitaplarını okuduğunuz bir yazar var mı?
Şu sıralarda kitap okuduğumu söyleyemem. Daha çok
yazmakla uğraşıyorum. Yenilerden kendime önerebileceğim
bir yazar henüz yok. Eskilerden: Oğuz Atay; Fakir Baykurt; Sait
Faik; Aziz Nesin; Tolstoy; Dostoyevski; Shakespeare; … …
8. peki yazarlarla görüşme imkânınız oldu mu? Bir araya
geldiniz mi hiç?
İnternet tanışıklığı. Güler Özçelik (şiir yazar); Kadri Kanpak
(Yaşamın Detayları); Usta Maarif (Ölmüş Adamın Kitabı);
Yusuf Çotuksöken (Atatürk Antolojisi) Bunlarla internette
özellikle fecebook sayfalarımızda görüşüyoruz.
9. Konularınızı nasıl seçiyorsunuz?
 
Şiir için bir konu seçimim olmuyor. Ruhsal ve bilinçsel bir
derinlik duyumuna kapılmam yetiyor. Bunun dışında şimdilik,
yaşama ilişkin ve hemen herkesi ilgilendirmesi gereğine
inandığım konulara değinmekteyim. Hani, insanlık bilincine bir
varoluş güzelliği yansıtır sandığım konular…
10. peki son olarak Buradan okurlarınıza seslenmek isteseniz
ne derdiniz?
İyi bir kitap asla bir kez okunup da bitirilmez; dönüp üstünde
düşünmeye çağırır. Her yazar az çok kusurludur. İyi bir
okuyucu da yazarının kusurlarına bakıp kitabını küçümsemez.
Biri size kitap hediye etmek isterse hediyeyi almakta istekli
olunuz. Raftaki kitap ölüdür; kitap anca okuyucunun bilinçsel
algısı kadar manayla dirilir. Ne kadar çok kitap okunmuşsa
hayatın ve insanın anlamı da o kadar görünür olmaya başlar.
Çünkü kitaplar ya hayattan ya hayalden anlatırlar ki ikisi de
insandan çıkmadır.
#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

pub-1785681847249596 2497439732