Miçotakis'in hadsiz sözlerine Türkiye'den ilk yanıt: Türk askeri Kıbrıs'ta işgal değil barış gücüdür

Yunanistan Başbakanı Miçotakis'in "Stratejik dış politika hedeflerinin adadaki sözde 'Türk işgalini' sona erdirmek" sözlerine AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik yanıt verdi. Çelik, "Yunanistan bu radikal dil kullanımından vazgeçmelidir. Türk askeri Kıbrıs'ta işgal değil barış gücüdür" ifadelerini kullandı.

Gündem Yayın: 09 Şubat 2021 - Salı - Güncelleme: 09.02.2021 18:31:33
Editör -
Okuma Süresi: 9 dk.
Takip EtGoogle News

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin MYK gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu. Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis'in "Stratejik dış politika hedeflerinin adadaki sözde 'Türk işgalini' sona erdirmek" sözlerine Çelik, "Yunanistan bu radikal dil kullanımından vazgeçmelidir. Türk askeri Kıbrıs'ta işgal değil barış gücüdür. Türk askeri oraya katliam, soykırım ve zulümleri önlemek için gitmiştir" yanıtını verdi.

TERÖRLE MÜCADELE

Ömer Çelik'in açıklamalarından satır başları;

Yurt dışında Pençe, Barış Pınarı operasyonları bütün gücüyle sürüyor. İçeride de operasyonlar kesintisiz bir şekilde yürüyor. Türkiye terörle en ilkeli mücadele eden ülkedir. Terör örgütleri arasında hiçbir ayrım yapmadan. Maalesef müttefiklerimiz ayrım yaparak yanlış bir ısrar içindeler. PKK ile mücadelemizi sürdürdüğümüz gibi DEAŞ'a göz açtırmayan çok başarılı operasyonlar gerçekleştirildi. Yalova, Balıkesir merkezli çok ciddi sonuçlara ulaşıldı.

Türkiye DEAŞ'la mücadele konusunda hem Suriye'deki iradesini hem de Türkiye içindeki mücadelesini güçlü şekilde devam ettiriyor. Boğaziçi Üniversitesi'yle ilgili olarak çeşitli ülkelerin açıklamalarını duyuyoruz. Bu açıklamalarda Türkiye'nin egemenlik haklarıyla ilgili olarak hiçbir şekilde kabul etmediğimiz açıklamalar bulunuyor.

Son derece kaba saba standart açıklamaları yapmakla yetiniyorlar. Biz bu tepkileri verdiğimiz zaman insan hakları konusu evrensel bir konudur diyorlar. İnsan hakları konusunda hassasiyetle ilgili bir sorgulamayı yapabileceklerini değerlendirmiyoruz.

BOĞAZİÇİ OLAYLARI

Anayasa, yasaların çerçevesinde atanmış bir yöneticiyi kabul etmeyerek fiziki engelleme, rektörlük binasını muhasara altına alma olunca doğal olarak güvenlik güçlerinin müdahalesi söz konusu olacaktır. Daha önceki üniversiteye nasıl rektör atanmışsa bu üniversiteye de aynı şekilde atanmıştır. 'Bu atama yasaldır ama meşru değildir' argümanı doğru değildir. Boğaziçi Üniversitesi göz bebeğimiz bir müessese. Herkesin dikkat etmesi gereken bir durum var burada. Demokratik protesto hakkı ve benzeri haklar karar mercilerine iletmek için kullanılır. 'Benim dediğim olmadı, o zaman ben burayı çalışmaz hale getiririm' yaklaşımı doğru bir yaklaşım değildir.

Meselenin metot, yöntem, ilkeler tartışmasından ziyade atanan kişilerin değerlendirilmesiyle ilgili bir tartışma görüyoruz. Bazı kesimler açısından atanan rektör başka bir partinin neyi kast ettiğimi anlıyorsunuz, parti meclisi üyesi olsaydı öyle atansaydı bazı kesimlerin çok demokratik bir atama şeklinde değerlendirmelerinin olacağını öngörmek mümkün.

Demokratik eleştiriyle eylemin şiddete, oradaki öğrencilerin eğitim, öğretim hayatını engellemesine, terörle iltisaklı grupların bu işlerin içine girmesi konusunda son derece hassas olması gerekir. Nitekim güvenlik güçleri bunu sağlamak için ellerinden geleni gösteriyor. İçeriye bu grupların sızması konusunda valilik açıklama yapıyor. Bu grupların iltisakları ve durumlarını açıklıyor.

Rektörü dışarı çıkarmayız gibi yaklaşımlar demokratik protesto kapsamına girmiyor. Bundan sonrası artık eğitim öğretim hayatının sağlıklı bir şekilde işlenmesine odaklanmak gerektiği herkesin gündemi olmalıdır.

TWİTTER'IN SANSÜRÜ

Sayın Bahçeli ve İçişleri Bakanı sayın Soylu'nun tweetlerine getiren sansür. Sosyal medya şirketleri birer özgürlük mecrası olarak ortaya çıktılar. Şimdi kafalarına göre yargı kararı olmadan subjektif, keyfi kararlarla kamu otoritesi gibi davranıyorlar. Örneğin PKK/PYD yöneticilerine onay verirken KKTC yöneticileri neden verilmiyor. Bunu neye göre yapıyorsunuz? Diyarbakır annelerinin sosyal hesapları engellendi. Bunun arkasındaki ilkeler nedir?

Nefret suçlarını engellemek için bu kararları almak zorundayız deniyor. Şu anda en büyük nefret üreticisi olan Hollanda'daki faşistin tweetlerini neden engellemiyorsunuz. Bunları yaparken hangi mahkeme kararına göre hareket ediyorsunuz? Sosyal medyada ulusal iradeleri aşan, kavga eden, milli egemenlikle, hukukla kavga eden birer mekanizmaya dönüşmeye başlıyor. Bu arkasında dijital bir faşizm, diktatörlük getirecektir.

Bu kriz alanı siber alandır. Bu alana mantıklı ve ilkeli yaklaşım getirmeleri gerekir. PKK/PYD yöneticilerin hesapları açık, Türkiye'deki siyasetçilerin hesaplarını kapatıyorsun, Diyarbakır'daki annelerin hesaplarını kapatıyorsun, neye göre yapıyorsun? Bunun mantığı nedir? Hangi ilke ve prensibi göre yapıyorsunuz?

"FRANSA'DAKİ YASAYI YAKIN BİR ŞEKİLDE TAKİP EDİYORUZ"

Biz bunun yanı sıra dünyadaki nefret suçu ile ilgili mücadele konusundaki yasalar ve yasal düzenlemelerin nereye varacağı konusunda hassasiyet göstermeye çalışıyoruz. Fransa'daki yasayı yakın bir şekilde takip ediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız verdiği mesajlarla bütün müttefiklerimizle yararlı ve verimli bir ilişki içerisine girmemiz gerektiğini net bir şekilde iletiyoruz. Buna Fransa'da dahildir. Çok eski bir müttefikimizdir. Bu çerçevede Türkiye-Fransa ilişkilerinde üslup meselesi son derece önemli bir mesele haline geliyor. Sayın Macron'un sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yürüyen Türk dış politikasıyla ilgili olarak, Karabağ'da, Suriye'de NATO'ya karşı olduğumuz doğru değil. Daha hassas bir yaklaşım bekliyoruz.

Fransa veya başka müttefikimizden hiçbir şekilde PYD/PKK'yı meşrulaştırmamaları gerekiyor. Bizim mücadele ettiğimiz şey terör örgütüdür. NATO müttefiklerimizin bizim yanımızda olmaları gerekir. Macron 'Libya'da Türk askerini çıkarmak' gibisinden konuşuyor. Bu yanlış yaklaşımdır. Biz Libya'nın daveti üzerine oradayız. Türk askeri orada olmasın demenin manası Hafter katliamlarını serbestçe yapsın demektir. Bu konularda son derece sağduyulu açıklamalar yapılması gerekir.

Sürekli olarak Cumhurbaşkanımızı karşıya alan, Türkiye'nin politikalarını karşıya alan yaklaşım NATO müttefikliğiyle bağdaşmıyor. En son Tel Abyad'da 20'ye yakın sivil PKK/PYD unsurlarınca öldürüldü. Maalesef Suriye'de Anayasa Komitesi'nin Cenevre'deki toplantısı rejimin uzlaşmazlığı yüzünden başarılı olamamıştır.

Uluslararası Ceza Mahkemesi İsrail'de yargı yetkisinin bulunduğunu açıkladı. Bu çok önemli bir karar. Bu Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin 1967'den bu yana işgal altındaki topraklar konusunda yargı yetkisinin bulunduğunu söylemesi orada önemli kararlar alacaktır. Bu kararı tebrik ediyoruz.

Cumhurbaşkanımız imzasıyla 2020 yılının Yunus Emre ve Türkçe Yılı olarak bir genelge yayınlandı. UNESCO tarafından anlama ve kutlama yapılacak.

ABD'NİN BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ'NE EL KOYABİLECEĞİ İDDİASI

Bu tip haberlerin gazetecilikle ilişkisi yok. Bu haberleri yapanların bunu temenni mi ettiği, yoksa haber mi yaptığı birbirine karıştırıyor. Türkiye egemen bir devlettir. Böyle bir haberin idrak ve izanla ilgisi yoktur. Boğaziçi Üniversitesi Türkiye'nin en önemli kazanımlarından birisidir.

YUNANİSTAN İLE YAPILAN İSTİKŞAFİ GÖRÜŞMELER

İstikşafi görüşmelerin sağlıklı şekilde yürümesi için son derece hassasiyet göstermeye çalışıyoruz. Yunanistan'ın olumsuz yaklaşımı ile durmuştu. Şimdi masadayız. Önce bu istikşafi görüşmelerin genetiğini, doğasını değiştirmeye çalıştılar. Herkesin bu gündemi iyi değerlendirmesi gerekir. Müttefiklerimiz, Avrupalı dostlarımız zaman zaman Cumhurbaşkanımızı aradıkları zaman Yunanistan'la pozitif gündeminden memnun olduklarını söylüyorlar. Türkiye bu gündeme yapabileceği en olumlu katkıyı yapıyor. Yunanistan bu radikal dil kullanımından vazgeçmelidir.

MİÇOTAKİS'İN HADSİZ SÖZLERİNE YANIT

Türk askeri Kıbrıs'ta işgal değil barış gücüdür. Türk askeri oraya katliam, soykırım ve zulümleri önlemek için gitmiştir. Bu katliamların halen mantığını taşıyan bazı kesimlerin aynı ırkçı yaklaşımları üretmekle meşgul olduğunu görüyoruz. Türk askeri orada kalıcıdır, çekilmeyecek. Türk askeri orada barış gücü olarak duruyor. Zaman zaman garantörlük ve askerin orada bulunmasının modası geçtiğini söylüyorlar. Ne garantörlüğün modası geçti ne de Türk askerinin orada bulunmasının sebepleri ortadan kalktı. Doğu Akdeniz'de kaynakları paylaşmak istemeyen, Kıbrıs'ta Türk toplumu ile yaşamak istemeyen Kıbrıs Rum kesimi tarafından resmen ifade ediliyor. Biz Doğu Akdeniz'de gelirleri bir yere koyalım, eşit paylaşılsın diyoruz. Onlar bunu kabul etmiyorlar. Böyle bir dünya yok. Kıbrıs'taki Türk halkının barış içinde yaşaması silahlı kuvvetlerin oraya yaptığı kahramanca müdahalesinden sonra esas amacına ulaşmıştır. Silahlı kuvvetlerimiz orada kalıcıdır. Modası geçmiş olan şey, sürekli olarak masaya aynı tezlerle oturup, hiçbir şey vermeden her şeyi almak istenmesidir.

YENİ ANAYASA TARTIŞMALARI

Ne istediklerinin şeffafça tartışılması gerek. Gücümüz olsa bile en geniş uzlaşmayı tercih ederiz. Anayasada atılacak adımlar gelecek nesillere borcumuzdur.

CHP'DEKİ İSTİFALAR

İstifaları ve yapılan açıklamaları dikkatle takip ediyoruz. Siyasi tarihe geçsin diye bir not düşmek isterim burada. Atatürk'ün istismar edilmesiyle ilgili kötü siyasi gelenek bazılarında hala devam ediyor. İstifalardan bir hafta evvel bir CHP'li çıktı AK Parti'yi Atatürk düşmanlığıyla suçladı. Bu, Atatürk'ü ortak değer olmaktan çıkarma gayretidir."

 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

pub-1785681847249596 2497439732