Daha açık nasıl anlatabilirim bilmiyorum. Ağaçların güneşe, bitkilerin suya, insanların oksijene ne kadar ihtiyacı varsa Türkiye’nin de erken seçime o kadar ihtiyacı var. Bir milletin başına başka hangi sorun gelebilir? Salgın yönetilmiyor. Milletimizin sağlığı ve canı tehdit altında. Binlerce insan hayatını kaybetti. Kendileri toplumu kandırdıklarını, gerçek rakamlarını açıklamadıklarını itiraf ettiler. Milyonlarca çocuğumuz eğitimden yoksun kalıyor. EBA çöküyor Bakan seviyor. 7 milyon işçi, yani çalışan, para kazanan insan, yatağa aç giriyor. 10 milyon insan işsiz. Anketlere göre her 4 gençten 3’ü, yurtdışına kaçmayı düşünüyor. Mavi Vatan tehdit altında, Türkiye jeopolitik bir sıkışma içerisinde. Dünyada dostumuz kalmadı, herkesle kavgalıyız. Ticaret bitti. Yatırım bitti. Daha ne olacak? Türkiye’yi bir sömürge valisi yönetse ancak bu kadar sorunumuz olur. Can derdi var, açlık var, yoksulluk var, çözüm de sandık. Acilen sandığa gitmemiz lazım. Bunun geciktiği her gün kimse kusura bakmasın bedelini milletimiz ağır bir şekilde ödüyor. AKP Türkiye’yi yönetemiyor diyoruz. Türkiye’ye zarar veriyor diyoruz. Ne yapacağız? Yani bunu deyip, susup kenara mı oturacağız? AKP’nin verdiği zararı film izler gibi izleyecek miyiz? Biz televizyon izleyicisi değiliz, siyasi bir partiyiz. Sorumluluğumuz var. Bu zararı ne engeller? AKP ülkeyi yönetemiyorsa, ülkeyi yönetecek bir hükümet kurmak engeller. O zaman sandığı isteyeceğiz. Ben buradan çağrıda bulunuyorum. Milletten kaçılmaz. Getirin sandığı. Millet geleceğine karar versin.
Bu kadar olumsuzluğa rağmen neden CHP’nin oyu artmıyor?
Bir siyasi partinin “neden bana oy vermiyorsun” diye halka kızma hakkı yoktur. Siyasi partinin görevi halkın oyuna layık olmaktır. Bir fırın düşünün. Ekmek üretiyor. Gidip vatandaşa “neden benim ekmeğimi almıyorsun” diye kızabilir mi? Hayır. Ne yapacak? Vatandaş ekmeğini alsın diye daha iyi ekmek üretecek, daha güzel pazarlama yapacak, müşteri anketi yapacak, halkın beklentisini öğrenecek. Müşterilerin yüzünü güldürecek, yeni müşteri kazanacak. Başka türlü bu iş olmaz. Bir siyasi parti bunun çok üstünde çalışmak zorunda. Oyumuz artmıyorsa, bizim söylemimizde, çalışmalarımızda bir sorun var demektir. Yıllarca emek veren yol arkadaşlarımız istifa ediyorsa, onların gönüllerini alamıyorsak bir sorun var demektir. Millet bir umutla yüzünü CHP’ye çevirmiyorsa sorunu kendimizde arayacağız. Bakın 7 milyon genç ilk kez oy kullanacak. Z Kuşağı’na mensup 13 milyon genç var. Her 5 seçmenden biri demek. Onlar bize oy versek tek başımıza iktidar oluruz. Başka ittifaka bile gerek yok. Biz bu gençlerden hala oy alamıyorsak o zaman şapkayı öne alıp düşüneceğiz. Parti yöneticilerinin görevi mazeret üretmek değildir. Efendim “sosyolojik olgular var.” Onu değerlendirmek akademisyenlerin işi. Siyasetçilerin işi değil. Siyasetçinin işi oy kazanmak. Hangi sosyoloji milletin oy vermesine engelmiş? Ankara’da her kesimden oy alıyorsun, Sultanbeyli’de Arnavutköy’de alıyorsun, Bolu’da, Adana’da alıyorsun da Genel seçimde niye alamayacaksın? Demek ki millet oyunu verebiliyor. Ortada bir bariyer yok. Sen milletin verdiği oya layık olmak için daha çok çalışmak zorundasın. Mesele budur. İktidar olmanın yolu Ankara’da odalarda oturup, çay kahve içmekse bunu yapalım. Yolun bu olmadığı belli. İktidar olmanın yolu başka bir şeyse, o zaman o yolda yürümemiz gerekiyor.