Erdoğan’dan BM’de göç mesajı: Tahammülümüz yok

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, BM 76. Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, "Ülkemizde, Suriyeliler dışında da sayıları 1 milyonu aşan çeşitli statülerde göçmen vardır. Afganistan’daki gelişmeler sebebiyle, son dönemde bu ülkeden de göç akını ihtimaliyle karşı karşıyayız.

Gündem Yayın: 22 Eylül 2021 - Çarşamba - Güncelleme: 22.09.2021 04:12:29
Editör -
Okuma Süresi: 21 dk.
Google News

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD'nin New York şehrinde Birleşmiş Milletler 76.

Genel Kurulu'na katılarak bir konuşma yaptı.


Birleşmiş Milletler 76. Genel Kurulu'nun da işte böyle bir atmosferde gerçekleştirildiğini kaydeden

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Burada vereceğimiz dayanışma ve iş birliği mesajlarının salgınla

mücadeleyi desteklemenin yanı sıra, zor günler yaşayan milyarlarca insanın umutlarını artıracağına da inanıyorum.

Genel Kurulumuzun, uluslararası toplumun küresel meselelerin çözümüne daha etkin katkı

sağlaması için güçlendirilmesi gerekiyor. Bu doğrultuda verimli çalışmalar yapan 75.

Genel Kurul Başkanı Sayın Volkan Bozkır'a

şükranlarımı sunuyorum. 76. Genel Kurul Başkanlığını üstlenen Sayın Abdulla

Shahid'in devraldığı bayrağı çok daha yukarılara taşıyacağına inanıyorum.

Türkiye olarak Genel Kurul'un faaliyetlerini en verimli

şekilde icra etmesi için üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmeyi sürdüreceğiz.

Bu vesileyle, Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği görevini bir kez daha üstlenen

Sayın Guterres'i tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum” ifadelerini kullandı.

.Konuşmasının başında Birleşmiş Milletler 76. Genel Kurulu'nun tüm insanlık için hayırlara vesile

olmasını dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İki yıl sonra tekrar Genel Kurul'da bulunmaktan ve siz değerli

dostlarıma hitap etmekten büyük memnuniyet duyuyorum.

Geride bıraktığımız yaklaşık iki yılda tüm insanlık olarak gerçekten sancılı günler geçirdik.

Son asrın en büyük sağlık krizi olarak nitelenen Kovid-19 salgınında, aralarında dostlarımızın,

 

yakınlarımızın, sevdiklerimizin de olduğu 4,6 milyon insanı kaybettik.

Gösterilen onca çabaya ve aşılamada alınan mesafeye rağmen salgının

olumsuz etkilerinin hâlen devam ettiğini görüyoruz” diye ekledi.

“SALGINDA, KÜRESEL DAYANIŞMA AÇISINDAN İYİ BİR İMTİHAN VERİLEMEDİ”


Tüm ülkelerin salgından kurtulmadan, herhangi bir ülkenin tek başına güvenle

hayatını sürdürmesinin mümkün olmadığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan,

“Genel Kurul'da ortaya konacak iradenin, bu hakikatin anlaşılması bakımından bir

dönüm noktası olmasını temenni ediyoruz. Salgın döneminde küresel iş

birliğinin önemi yanında tıp biliminin ulaştığı yüksek seviyeyi de görme imkânı bulduk.

Dünya Sağlık Örgütü tarafından onaylanan ilk aşının Almanya'da yaşayan

Türk kökenli iki bilim insanı tarafından geliştirilmesinden gurur duyduk.

Türkiye olarak ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' inancıyla ilk günden itibaren elimizdeki

imkânları dost ve kardeşlerimizle paylaşmaya çalıştık Bir taraftan vatandaşlarımıza en iyi

sağlık hizmetini sunarken, diğer taraftan da 159 ülke ve 12 uluslararası kuruluşa tıbbî yardım gönderdik.

Bu vesileyle, yerli aşımız Turkovac'ı yakın zamanda milletimizle birlikte tüm insanlığın

istifadesine sunacağımızı ifade etmek istiyorum. Dünya Sağlık Örgütü'nün güçlendirilmesi ve

salgınlara karşı sözleşme hazırlanması girişimlerini destekliyoruz. Kamu sağlığının korunması

ile sosyal ve ekonomik

hayatın devamı arasında makul bir denge kurulması gerektiğini de özellikle vurguluyoruz”

şeklinde konuştu.Bu yılki Genel Kurul'un “Umutla Dayanaklılığı İnşa Etmek”

temasıyla düzenlenmesinin fevkalade isabetli olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan,

“Öncelikle, acı da olsa bir gerçeği ifade etmek istiyorum: İnsanlık olarak bize büyük bir aile

olduğumuzu tekrar hatırlatan bu salgında, ne yazık ki, küresel dayanışma açısından

iyi bir imtihan verilemedi.

Bilhassa az gelişmiş ülkeler ve yoksul toplum kesimleri, salgın karşısında âdeta kaderlerine terk edildi.

Dünya genelindeki can kaybının yüksekliğinde, küresel sistemin artık çözüm yerine sorun çıkaran,

sorunları derinleştiren, sorunları çözümsüzlüğe mahkûm eden çarpık yapısının da payı bulunuyor.

Milyonlarca insanın hayatını kaybettiği, on milyonlarca insanın virüsün pençesinde kıvrandığı bir dönemde, aşı milliyetçiliğinin farklı yöntemlerle hâlen sürdürülüyor olması, insanlık adına yüz kızartıcıdır.

Kovid-19 salgını gibi küresel bir felaketin üstesinden, ancak uluslararası işbirliği ve dayanışmayla

gelinebileceği açıktır.

“AFGANİSTAN'IN ULUSLARARASI CAMİANIN YARDIMINA VE DAYANIŞMASINA

İHTİYACI BULUNUYOR”

“Yaşadığımız hadiseler bize bazı gerçekleri tekrar hatırlatmaktadır” diyen

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sevinçlerimiz gibi hüzünlerimiz,

acılarımız gibi başarılarımız, sorunlarımız gibi çözümlerimiz de ortaktır.

‘Ben yaptım oldu' mantığıyla hareket edildiğinde,

bunun faturasını sadece belli başlı ülkeler değil, tüm insanlık ödemektedir.

Sahadaki gerçekleri ve sosyal dokuyu dikkate almayan dayatmacı yöntemlerle meselelere

çözüm üretilemeyeceği en son Afganistan'da, hem de çok acı bir şekilde, görülmüştür.

Afganistan halkı, 40 seneden fazladır süren istikrarsızlık ve çatışmaların sonuçlarıyla baş başa bırakılmıştır.

Siyasi süreçten bağımsız olarak Afganistan'ın uluslararası camianın yardımına ve dayanışmasına ihtiyacı bulunuyor. Ülkede bir an önce barış, istikrar ve güvenliğin tesis edilerek Afgan halkının huzura kavuşmasını temenni ediyoruz.”

“ULUSLARARASI TOPLUM BİR ON YIL DAHA SURİYE KRİZİNİN

DEVAM ETMESİNE İZİN VEREMEZ”

Türkiye'nin bu zor günlerinde Afgan halkına karşı kardeşlik görevini yerine getirmeyi sürdüreceğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suriye'de tüm dünyanın gözlerinin önünde yüz binlerce kişinin ölümüne,

milyonlarca kişinin yerlerinden edilmesine neden olan insani dram, onuncu yılını geride bıraktı.

Ülkemiz, bir yandan 4 milyona yakın Suriyeliye kucak açarken, bölgeyi kana ve gözyaşına

boğan terör örgütlerine karşı da sahada mücadele etmektedir. DEAŞ'la göğüs göğüse

çarpışan ve bu terör örgütünü hezimete uğratan tek NATO müttefikiyiz. Yine sahadaki varlığımızla,

PKK terör örgütünün Suriye'deki uzantılarının işlediği katliam ve etnik temizlik faaliyetlerinin

önüne geçtik. Şehitler verme pahasına yürüttüğümüz çabalar sonucunda güvenli hâle getirdiğimiz

bölgelere, şu ana kadar 462 bin Suriyelinin gönüllü olarak geri dönüşünü sağladık.

Aynı şekilde, İdlib'teki varlığımız sayesinde, milyonlarca insanın hem canını kurtardık hem

yerinden edilmesini önledik. Uluslararası toplum bir on yıl daha Suriye krizinin devam etmesine izin veremez.

Soruna, Suriye halkının beklentilerini karşılayacak şekilde, Birleşmiş Milletler Güvenlik

Konseyi'nin 2254 sayılı kararı temelinde siyasi bir çözüm bulunması için daha güçlü bir irade ortaya konulması

gerekiyor” diye ekledi.

Suriye'nin kuzeybatısına Türkiye üzerinden ulaştırılan Birleşmiş Milletler insani yardım

mekanizmasının 12 ay süreyle uzatılmış olmasını memnuniyetle karşıladıklarını açıklayan

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu konuda sergilenen uzlaşmacı yaklaşımın,

siyasi sürecin ilerletilmesi ve sığınmacıların gönüllü, güvenli ve onurlu şekilde geri dönüşlerinin

sağlanması için de ortaya konulmasını temenni ediyoruz.

Bölgedeki terör örgütleri arasında ayrım yapılmasının, bunların taşeron olarak kullanılmasının

kabul edilemez olduğunu, huzurlarınızda tekrar ifade etmek istiyorum. Son on yılda dünyanın

farklı ülkelerinde yaşanan terör eylemleri, terörün sadece bizim değil, tüm insanlığın ortak

düşmanı olduğunu göstermiştir. Suriye'nin toprak bütünlüğünü ve millî güvenliğimizi tehdit eden

terör örgütleriyle mücadelemiz kararlılıkla sürecektir” değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ülkemizde,

Suriyeliler dışında da sayıları 1 milyonu aşan çeşitli statülerde göçmen vardır.

Afganistan'daki gelişmeler sebebiyle, son dönemde bu ülkeden de göç akını ihtimaliyle karşı karşıyayız.

Suriye krizinde insanlık onurunu kurtaran bir ülke olarak artık yeni göç dalgalarını

karşılamaya ne imkânımız ne de tahammülümüz vardır. Adil yük ve sorumluluk paylaşımı temelinde,

tüm paydaşların bu konuda üzerine düşeni yapmasının vakti çoktan gelmiştir.

Artık 1951 Cenevre Sözleşmesi'ni ve uluslararası insani hukuku aşındıranlara karşı somut

bir tavır ortaya konulmalıdır.”

“Libya'da uluslararası meşruiyete verdiğimiz güçlü destek sayesinde ateşkes tesis edilmiş, ardından da

Başkanlık Konseyi ve Millî Birlik Hükûmeti kurulmuştur” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan,

Millî Birlik Hükûmeti'nin kamu hizmetlerinin sağlanması, tüm kurumların birleştirilmesi ve seçimlerin zamanlıca düzenlenmesi çabalarına destek vermeye devam edeceklerini kaydetti ve uluslararası

topluma Libya'nın tüm bölgelerini temsil eden meşru hükûmetin yanında durulması çağrısını tekrarladı.

“FİLİSTİN HALKINA YÖNELİK ZULÜM SÜRDÜKÇE KALICI BARIŞ MÜMKÜN DEĞİLDİR”

Bölgede istikrarsızlığı körükleyen, barış ve güvenliği tehdit eden en önemli sorunlardan birinin de

İsrail-Filistin ihtilafı olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Filistin halkına yönelik zulüm sürdükçe

Orta Doğu'nun kalıcı barış ve istikrara kavuşması mümkün değildir.

Bunun için işgal, ilhak ve yasa dışı yerleşim politikalarına mutlaka ve derhal son verilmelidir.

Kudüs'ün 1947 tarihli Birleşmiş Milletler kararına dayanan uluslararası statüsüne,

Harem-i Şerif'in mahremiyetine ve

Filistin halkının haklarına yönelik ihlallere karşı durmayı sürdüreceğiz.

Barış süreci ve iki devletli çözüm vizyonu, daha fazla gecikmeksizin yeniden canlandırılmalıdır.

1967 temelinde, başkenti Kudüs olan, bağımsız ve coğrafi bütünlüğe sahip bir

Filistin Devleti'nin kurulması,

öncelikli hedeflerimiz arasındaki yerini koruyor” dedi.

Kafkasya'daki istikrar bakımından yakın dönemde önemli adımlar atıldığını belirten

Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti: “Azerbaycan, meşru müdafaa hakkını kullanarak

Güvenlik Konseyi'nin yıllardır uygulanmayan kararlarına konu olan öz topraklarındaki işgali sona erdirmiştir.

Bu gelişme bölgede, kalıcı barış adına yeni fırsat pencerelerinin açılmasına da imkân sağlamıştır.

Tarafların atacağı her olumlu adımı desteklemek kararındayız. İlhakını tanımadığımız

Kırım dâhil,

Ukrayna'nın toprak bütünlüğünün ve egemenliğinin korunmasına önem veriyoruz.

Çin'in toprak bütünlüğü perspektifinde Müslüman Uygur Türklerinin temel haklarının korunması

hususunda daha çok çaba gösterilmesi gerektiğine inanıyoruz.

 

Keşmir'de 74 yıldır süregelen sorunun,

taraflar arasında diyalog yoluyla ve ilgili Birleşmiş Milletler kararları çerçevesinde

çözülmesinden yana olan tavrımızı sürdürüyoruz. Bangladeş ve Myanmar'daki kamplarda

zor şartlarda yaşayan

Rohinga Müslümanlarının ana vatanlarına güvenli, gönüllü, onurlu ve kalıcı şekilde geri

dönüşlerinin sağlanmasına da destek veriyoruz.”

“DOĞU AKDENİZ'DEKİ SÜKÛNET ORTAMININ DEVAMI ORTAK ÇIKARIMIZADIR”

Kıbrıs meselesinde adil, kalıcı ve sürdürülebilir çözümün ancak sonuç odaklı, gerçekçi bir yaklaşımla

mümkün olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Birleşmiş Milletlerin eşit olarak kabul ettiği

Ada'daki iki halktan birinin lideri sizlere hitap edebilirken, diğer liderin bu platformda sesini

duyuramaması adil değildir. Çözüm için Ada'nın asli unsuru olan

Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğinin ve eşit uluslararası statüsünün tescil edilmesi gerekiyor.

Kıbrıs Türk halkının ortaya koyduğu yeni çözüm vizyonunu destekliyoruz. Buradan, uluslararası topluma

Kıbrıs Türklerinin görüşlerini açık fikirlilikle ve önyargısız bir şekilde değerlendirme çağrısında bulunuyorum.

Doğu Akdeniz'deki sükûnet ortamının devamı ortak çıkarımızadır. Deniz yetki alanlarının paylaşımına

ilişkin sorunların uluslararası hukuk ve iyi komşuluk ilişkileri çerçevesinde çözülmesini temenni ediyoruz.

Bunun için öncelikle,

Doğu Akdeniz'de en uzun kıyıya sahip Türkiye'yi bölgede yok sayan anlayıştan vazgeçilmesi şarttır”

ifadelerini kullandı.

Diyalog ve iş birliği için bölgedeki tüm aktörlerin yer alacağı “Doğu Akdeniz Konferansı”

düzenlenmesi önerisinin hâlâ masada olduğunu açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan,

“Benzer şekilde

Ege Denizi'ndeki sorunların da yine ikili diyalogla çözülmesi gerektiğine inanıyoruz.

Avrupa Birliği'ne üyelik sürecindeki kararlılığımızı da sürdürüyoruz.

Afrika'yla yüzyıllara dayanan köklü bağlarımızdan aldığımız güçle, bugün de

Kıta'yla ve Afrika Birliği'yle dayanışma içindeyiz. Bu anlayışla Üçüncü Türkiye-Afrika

Ortaklık Zirvesi'nin önümüzdeki dönemde Türkiye'de yapılması için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Yeniden Asya girişimimizle de,

Türkiye'nin Avrupa ile Asya arasındaki birleştirici konumunu pekiştiriyoruz. Aynı şekilde

Latin Amerika ve Karayipler bölgesiyle ikili ve çok taraflı platformlarda ilişkilerimizi

geliştirmeye büyük önem veriyoruz.

Türkiye, herkes için daha güvenli, huzurlu, müreffeh, hakkaniyetli bir dünya yolunda atılan her

adımın yanında olmuştur, bundan sonra da olmaya devam edecektir” dedi.

“EN BÜYÜK ETKİSİ BÜYÜKŞEHİRLERİN MERKEZİNDE YAŞAYAN NÜFUSLAR ÜZERİNDE

GÖRÜLECEKTİR”

Dünyanın, üzerindeki milyonlarca canlı türüne kucak açarken, bu cömertliğinin karşılığında

bizden sadece tabiatın dengesine saygı duymamızı istediğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan,

“İnsanoğlu, tarih boyunca sürdürdüğü gelişme ve kalkınma arayışında, dünyanın bize sunduğu kaynakları, maalesef hoyratça kullanmıştır.

Asırlardır devam eden bu sürecin sonunda, tabiatın kendi dengesi dışında, tamamen insanoğlunun yol açtığı tehditlerle karşı karşıya bulunuyoruz. İklim değişikliği, hava kirliliği, su ve gıda güvenliği,

biyoçeşitliliğin kaybı gibi başlıklar altında toplayabileceğimiz sorunlar, insanlığın geleceğini belirsizliğe atacak boyuta ulaşmıştır.

Bu başlıklardan iklim değişikliği, çevre sorunu olmanın ötesinde telafisi imkânsız sonuçlara yol açması bakımından, üzerinde özellikle durulması gereken bir konudur” açıklamasında bulundu.

“Sanayi öncesi döneme kıyasla yüzde 50 artış gösteren karbondioksit, metan, azot oksit gibi sera gazları,

dünyamızın âdeta ateşini yükseltiyor” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan,

“Nitekim bir süredir dünyanın her tarafında, sanayi öncesi döneme göre 1,1 santigrat derece artış gösteren sıcaklığın yol açtığı afetler yaşanıyor.

Asya ve Avrupa'da seller, Amerika'da kasırgalar, Afrika'da kuraklık, Akdeniz çanağında yangınlar,

Grönland'ın zirvesine yağmur yağması gibi alışık olmadığımız hadiselerle karşılaşıyoruz.

Bu afetler, çevreye ve ekosisteme verdiği zararlar yanında, insanların can ve mal güvenliğini de tehdit ediyor.

Pek çok yerde insanlar toplu olarak başka yerlere gitmeye, göç etmeye hazırlanıyor.

Hâlbuki dünya Suriye ve Afganistan gibi çatışma kaynaklı kriz bölgelerinin yol açtığı mülteci meselesine

çözüm bulamadı.

Böyle bir dönemde; kuraklık, gıda sıkıntısı, hava olayları gibi sebeplere dayalı yüzlerce milyonluk

göçlerle nasıl baş edileceği meçhuldür ” şeklinde konuştu.

İklim değişikliğinin en büyük etkisinin büyük şehirlerin merkezinde yaşayan nüfuslar

üzerinde görüleceğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Mesela içinde bulunduğumuz

New York şehri, sadece iki hafta arayla maruz kaldığı dev kasırgaların yol açtığı ve her biri ancak

500 yılda bir görülebilen yağışlar yüzünden zor günler geçirmiştir. Avrupa'nın batısını

etkileyen yağışların sebep olduğu yıkımlar, hâlâ onarılamamıştır.

Türkiye olarak bu konuda en hızlı ve etkin çözümler üreten ülke olmamıza rağmen,

biz de oldukça sıkıntılı günler yaşadık.

Dünyadaki altyapının önemli bir bölümü son iki asrın ürünüdür. İklim değişikliğinin yol açtığı

değişimleri bu altyapıyla karşılayabilmek mümkün değildir.”

“ORMANLARIN YOK OLMAYA YÜZ TUTMASI, DÜNYAMIZI BEKLEYEN TEHLİKEDİR”

“Küresel sıcaklık artışının devam etmesi, dolayısıyla daha yoğun yağışların gelecek

olması hepimizi yeni arayışlara yöneltmelidir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mesela,

şehir planlamalarının artık iklim değişiklinin yol açtığı sonuçlar göz önünde bulundurularak

yapılması zorunlu hâle gelmiştir.

En önemli karbon yutak alanları arasında yer alan ormanların, bir yandan arazi kullanımıyla,

diğer yandan yangınlarla yok olmaya yüz tutması, dünyamızı bekleyen bir diğer tehlikedir.

Son yıllarda yaşanan ve ülkemizi de etkileyen büyük orman yangınları, karbon depolama

alanlarımızı hızla elimizden alıyor” değerlendirmesinde bulundu.

Sıcaklık artışının etkilediği bir diğer alanın da denizlerin olduğunu belirten Cumhurbaşkanı

Erdoğan,

“Genleşen su ve eriyen buzullar deniz seviyelerini son bir asırda 20 santim yükseltmiştir.

Bu rakam, dünyanın son 3 bin yılındaki en hızlı artışı ifade ediyor. Şayet etkin önlemler

alınmaz ve sera gazı emisyonları artmayı sürdürürse, yüzyılımızın sonunda deniz seviyelerinin bir metreden fazla yükselmesi bekleniyor.

Böyle bir yükseliş, kıyı şehirlerinin ve ada devletlerinin önemli bölümünün haritalardan silinmesi demektir.

Üstelik bu felaketten en çok da,

Türkiye'nin de aralarında bulunduğu, iklim değişikliğine neden olmayan ülkeler etkilenecektir.

Tabii bu durum beraberinde yeni ve devasa kitlelerden oluşan göç dalgalarını da getirecektir” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Denizlerin bir başka özelliği de, ormanlar gibi,

önemli karbon yutak alanları olmalarıdır. Atmosferde sürekli artış gösteren karbondioksit

emilimi asitleşmeyi tetikleyerek denizlerdeki canlı hayatını da alt üst edecektir.

Dikkatiniz çekmek istiyorum; saydığım tüm bu sorunlar sadece

sıcaklıktaki 1,1 santigratlık artışla ortaya çıkmıştır. Bu artışın 1,5 santigrata,

2 santigrata ve daha fazlasına yükseldiğinde nelerle karşılaşabileceğimizin takdirini sizlere bırakıyorum.”

“İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN SONUÇLARI AYRIM YAPMADAN HERKESİ ETKİLİYOR”

İşte tüm bu gelişmeler üzerine dünya devletleri olarak, iklim değişikliğiyle mücadele için,

2015 yılında bir araya gelerek Paris İklim Anlaşması'nı imzaladıklarını hatırlatan Cumhurbaşkanı

Erdoğan, anlaşmanın hedefinin, yüzyılın ortasına kadar küresel sıcaklık artışını 1,5 derece ile sınırlı tutmak olduğunu hatırlattı ve “Ancak gidişat, bunun çok da mümkün olmadığına işaret ediyor. Dolayısıyla acil olarak çok daha etkin tedbirlerin alınması gerekiyor.

Bunun için öncelikle ve en çok da, iklim değişikliğine yol açan sorunların ortaya çıkmasında

tarihî sorumluluğu olan ülkelerin elini taşın altına koyması şarttır. İklim değişikliğinin sonuçları,

elbette gelişmiş ülke, gelişmemiş ülke ayrımı yapmadan herkesi etkiliyor. Koronavirüs salgınının önüne,

geliştirilen aşılarla geçmek belki mümkün olabilecek.

Ama iklim değişikliği konusunda böyle bir laboratuvar çözümü bulunabilmesi söz konusu değildir” şeklinde konuştu.

“İşte bunun için her fırsatta dile getirdiğimiz ‘Dünya Beşten Büyüktür' tespitini, iklim değişikliği

hususunda da tekrarlıyoruz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tabiata, havamıza, suyumuza, toprağımıza, yeryüzüne kim en çok zararı verdiyse, doğal kaynakları kim vahşice sömürdüyse, iklim değişikliğiyle mücadeleye en büyük katkıyı da onlar yapmalıdır.

Geçmişten farklı olarak bu defa kimsenin, ‘ben güçlüyüm, fatura ödemem' deme hakkı yok” ifadelerini kullandı.

İklim değişikliğinin, aslında insanoğluna oldukça adil davrandığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Avrupalı Asyalı, Amerikalı Afrikalı, zengin fakir farkı dinlemeden herkese aynı muameleyi yapıyor.

Hepimize düşen görev bu tehdit karşısında, hakkaniyete dayalı bir yük paylaşımıyla tedbirlerimizi almak, yükümlülüklerimizi süratle yerine getirmektir. Türkiye olarak bu anlayışla hareket ediyoruz.

Paris İklim Anlaşması'na ilk imza atan ülkelerden biriyiz. Ancak, yükümlülüklerle ilgili adaletsizlikler

sebebiyle henüz bu anlaşmayı yürürlüğe koymamıştık.

Son dönemde bu çerçevede kaydedilen mesafenin ardından aldığımız kararı, buradan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'ndan tüm dünyaya duyurmak istiyorum. Paris İklim Anlaşması'nı, ulusal katkı beyanımız çerçevesinde

önümüzdeki ay

Meclisimizin onayına sunuyoruz. Glasgow'da yapılacak Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı'ndan önce,

‘karbon nötr' hedefli anlaşmanın onay aşamasını tamamlamayı planlıyoruz. Yatırım, üretim, istihdam

politikalarımızda köklü değişikliğe yol açacak bu süreci, 2053 vizyonumuzun ana unsurlarından biri olarak kabul ediyoruz.”

“BARIŞ, İSTİKRAR, REFAH VE MUTLULUK İÇİNDE BİR DÜNYAYI BERABERCE İNŞA EDEBİLİRİZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tabii, iklim değişikliğiyle ilgili başka adımlarımız da var.

Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı'na uyum için gereken eylem planını hazırlayarak geçtiğimiz aylarda devreye aldık.

Eşim Emine Erdoğan öncülüğünde yürütülen ‘Sıfır Atık Projesi'yle, geri kazanım oranımızı üç yılda dokuz puan artırdık.

Orman varlığımızı 20,8 milyon hektardan yaklaşık 23 milyon hektara yükselterek yutak alanlarımızı çoğalttık.

Yenilebilir enerji kaynaklarının elektrik üretiminde kurulu gücümüz içindeki payını yüzde 53'e çıkardık.

Sanayimizi temiz üretim faaliyetlerine uygun şekilde yapılandıracak adımları zaten uzunca bir

süredir teşvik ediyoruz.

Bu çalışmaları, gereken finansman desteğini alarak daha ileriye taşıma konusunda kararlıyız” dedi.

Küresel hiçbir soruna, krize, çağrıya kayıtsız kalmayan Türkiye'nin iklim değişikliği ve çevrenin korunması hususlarında da üzerine düşeni yapacağını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan,

“Sözlerime son verirken karşı karşıya kaldığımız zorluklara rağmen, daha adil bir dünyanın mümkün olduğuna dair inancımızı tekrarlamak istiyorum.

Birleşmiş Milletleri, tüm insanlığı ilgilendiren meselelerin çözümü için yegâne platform olarak görmeyi sürdürüyoruz.

İçinde bulunduğumuz binanın hemen karşısında yer alan ve açılışını dün yaptığımız yeni Türkevi binamız da,

Birleşmiş Milletler sistemine olan güvenimizin bir ifadesidir. Dünyadaki en büyük beş diplomatik ağdan birine sahip bir ülke olarak çok geniş bir coğrafyada vicdanlı ve adil çözümler için sahada ve masada güçlü şekilde varlık gösteriyoruz.

Barış, istikrar, refah ve mutluluk içinde bir dünyayı beraberce inşa edebiliriz. Hepinizi

Milletim ve şahsım adına bir kez daha selamlıyor,

76. Genel Kurul çalışmalarının başarıyla geçmesini temenni ediyorum. Kalın sağlıcakla” ifadeleriyle konuşmasını tamamladı.

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
pub-1785681847249596 2497439732