ERDOĞAN TOPRAK HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU 25 EYLÜL 2022

TÜRKİYE VE DÜNYA GÜNDEMİ 25 EYLÜL 2022 İÇ POLİTİKA 1. CumhurbaşkanıErdoğan,yanlışyaptığınıbilebilegeriadımatmamayıveyanlışı kabullenmemeyi liderlik sanıyor. Oysa en büyük yanlışı ve yanılgısı bu! 2. Yıllarca başörtüsü üzerinden siyasi mağduriyet politikası izleyen AK Parti iktidarı, şimdi seçmenlerin dini duygularını siyasi amaçla kullanıyor. Seçmeni ahiretle tehdit edenlerin önce millete hesap vermesi gerekiyor!

Siyaset Yayın: 26 Eylül 2022 - Pazartesi - Güncelleme: 26.09.2022 20:58:13
Editör -
Okuma Süresi: 41 dk.
Google News
EKONOMİ
3. İktidarın Borsa İstanbul’da yaşananlar karşısındaki suskunluğu, suçluluğun telaşıdır. SPK, BİST, DDK, BDDK ve TBB kadrolarının ağırlıkla Saray’a yakın isimler olması vurgunun bir başka boyutudur!
4. Ocak-Temmuz döneminde 14,5 milyar TL tutarındaki 1507 yeni yatırım teşvik belgesi iptal edildi. Türkiye, daha ağır bir üretimsizlik, yatırımsızlık ve işsizlik sürecine giriyor!
5. 20 yıldır uygulanan tarım ve hayvancılığı bitirme politikalarına rağmen hâlâ tarımsal üretimde dünyadaki ilk 10 ülkeden birisi olan Türkiye, gıda enflasyonunda dünyada ilk beş ülke arasına girdi!
6. Bir yılda politika faizi yüzde 19’dan 7 puan indimle 12’ye çekilirken faizin sebep olduğu iddia edilen enflasyon, yüzde 19,59’dan yüzde 80’i aştı. TL, yüzde 58 değer kaybederken dolar/TL kuru 8,44’ten 18,40 liraya yükseldi!
7. 500 bin konutluk sosyal konut projesine başvuru sayısı 4 milyonu aştı. TOKİ, 2019’dan bu yana evini alamayanlara en erken konut teslim süresinin 36 ay olduğunu söylüyor. İktidar, 24 ayda 250 bin konut vaat ediyor!
8. Yaklaşan kış öncesinde Avrupa ülkeleri; enerji faturalarını hafifletmek, halka destek vermek için peş peşe adımlar atıyor. İktidar, elektrik ve doğalgaza yüklü zamlar yaparak halka ve sanayiciye ‘ne halin varsa gör’ diyor!
DIŞ POLİTİKA
9. Putin'in ‘kısmi seferberlik’ ilanı ve Doğu Ukrayna’da Rus ordusunun kontrolündeki dört bölgede Rusya’ya katılmak için referandum kararı alınması, kuzeyimizdeki savaşın yeni aşamaya geçeceğini gösteriyor!
10. ABD, Kafkaslarda Rus etkinliğini kırıp, Amerikan etkinliğini oluşturabilmek için harekete geçti. Önümüzdeki günler gerek Türkiye-Rusya gerekse Türkiye-ABD ve AB ilişkileri açısından Kafkasya’da kritik gelişmelere aday görünüyor!
ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ
HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 25 EYLÜL 2022 1
  
1. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Hiçbir lider attığı adımdan sonra 'Ben yanlış yaptım' demez” sözleri, demokrat ve akılcı olmayan, ortak akıl ve istişareyi dışlayan sakat bir siyasi zihniyetin dışa vurulmasıdır. Ülkenin içine sürüklendiği siyasi-ekonomik-diplomatik felaketin, hukuksuzlukların, toplumu ayrıştırma politikasının bilinçli şekilde sürdürüldüğünün itirafıdır!
Birleşmiş Milletler Genel Kurul Toplantıları için ABD’ye giden Cumhurbaşkanı (CB) Erdoğan, bir televizyon kanalına verdiği mülakatta kendi siyasi zihniyetini ve yönetim anlayışını apaçık ortaya koyan ifadeler kullandı. Rusya-Ukrayna savaşının giderek daha ileri boyutlara taşınması ve savaşın sona erdirilmesine yönelik olarak Putin ve Zelenskiy’in tavrıyla ilgili soruya verdiği yanıtta; liderlerin verdikleri kararlardan kolay kolay kolay pişmanlık duymadığını ifade etmesi, dikkat çekiciydi! Putin ve Zelenskiy’den söz ederken gerçekte kendisini tanımlayan CB Erdoğan; giderek yaygınlaştırılan yasaklarda, toplumu ayrıştırma politikalarında neden yanlıştan dönmediğini, ortak aklı dikkate almaktan niçin kaçındığını itiraf ediyor.
‘Faiz sebep, enflasyon netice’ iddiasının ülke ekonomisini hangi noktaya getirdiği apaçık ortada iken, kitlelerin yoksullaşması, enflasyonun yüzde 80’i aşması, milli paranın adeta sıfırlanmasıyla ağır bir ekonomik yıkım pahasına bu yanlışın sürdürülmesinin arkasında ‘liderliğin sorgulanması’ endişesinin yattığını anlıyoruz. Lider yanlış yapmaz, lider ‘Ben yanlış yaptım demez’ zihniyetinin sonucunda haksız suçlamalara, hukuksuz yargılamalara, adaletsiz cezalara ve mahkumiyetlere göz yumulmasında sakınca görülmüyor.
Kendi seçtiği vekilin, kendi atadığı bakanın bulaştığı yolsuzlukların, vurgun ve soygunların, devasa rüşvetlerin üzerinin örtülmesinin, yargıda hesap vermelerinin engellenmesinin ardında da bu zihniyet yatıyor. CB Erdoğan’ın kendi liderlik tarzını ve anlayışını ifade eden bu sözler demokrasiyi sindirememenin, demokratik bir yönetim anlayışından uzaklaşmış olmanın da kanıtı. ‘Yanlış yaptım’ diyemeyen, bir yönetim ve liderlik anlayışının İhvancı-Siyasal İslamcı yaklaşımla 20 yılda Türkiye’yi dış politikada nereye getirdiğinin sonuçlarını yaşıyoruz. ‘Lider yanlış kişiyi görevlendirdi, atadığı bakan yolsuz çıktı’ denilmesin diye başında bulunduğu bakanlığa milyonlarca liralık dezenfektan satan bakana bile göz yuman, görevden alırken ‘başarılı hizmetleri için teşekkür eden’ bir liderlik anlayışı olabilir mi?
ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ
HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 25 EYLÜL 2022 2
  Cumhurbaşkanı Erdoğan yanlış yapmış olsa bile geri adım atmamayı, yanlış yaptığını kabullenmemeyi liderlik sanıyor. Oysa en büyük yanlışı ve yanılgısı bu! Türkiye ekonomisinin, hukuk devletinin ve dış politikanın kendisini ‘lider
 ve ekonomist’ ilan ederek yaptığı yanlışlar öncesindeki haliyle şimdiki halini bile kıyasladığımızda ortada bir LİDER OLMADIĞI anlaşılıyor!
 
2. Yıllarca başörtüsü üzerinden istismar ve siyasi mağduriyet politikası izleyen AK Parti iktidarı, şimdi seçimde kendilerine oy vermeyenlerin öteki dünyada hesap vereceklerini, ahiretlerinin yanacağını öne sürüp tehdit ediyor. Seçmenlerin dini duygularını siyasi amaçla kullanıyor. Seçmeni ahiretle tehdit edenlerin önce millete hesap vermesi gerekiyor!
İran’da 43 yıllık İslam Devleti rejiminin kadın haklarını kısıtlayan uygulamaları, kadınlara dayattığı başörtüsü zorunluluğuna karşı genç bir kızın saçı göründüğü için Din ve Ahlak Polisi tarafından karakolda öldürülmesi ülkeyi ayağa kaldırdı. Günlerdir devam eden protestolarda başörtülerini yakan, saçlarını kesen kadınlara erkekler de destek veriyor. Baskıcı rejimlerin özellikle bunun için dini kullanmaları, insanların giyim-kuşam-yaşam tarzlarına yönelik suç ve cezalar dayatmaları, siyasal iktidarlarını sürdürebilmek için din üzerinden kendilerine meşruiyet sağlama çabaları yıllardır bulunduğumuz coğrafyada yaygın bir uygulama. Yolsuzluk ve rüşvetin yaygın olmasına karşılık iktidar gücünü elinde tutanlar tüm bu icraatlarının üzerini din istismarıyla, kadınların gençlerin haklarını kısıtlayarak, getirdikleri ağır yasaklarla örtmek istiyor. İnsan haklarının, temel hak ve özgürlüklerin vazgeçilmezliği karşısında İran’da yaşanan olayları tüm dünya dikkatle izliyor. Fransa’da sarı yeleklilere, İsrail’de Filistinlilere, ABD’de siyahilere yönelik polis şiddetini her fırsatta gündeme getirerek eleştiren iktidar, İran’da kadınlara yönelik polis şiddeti ve cinayetlere sessiz kalıyor.
✓Son dönemde festival-konser yasaklarıyla sanatçıları hedef alarak bu istismarlarını genişletmeye yönelen iktidar, şimdi seçmenleri kullanacakları oylar için ahiret hesabıyla tehdit ediyor.
Yıllardır bu ülkede defalarca seçim yapıldı. Pek çok kez iktidar değişti. Hiçbir vatandaş kullandığı oy nedeniyle günah işlemekle, ahirette sorgulanmakla tehdit edilmedi. İnsanları öbür dünyayla korkutarak oylarını almaya çalışmak iktidarın ne kadar çaresiz olduğunu, seçimi kaybetmek korkusundan ne yapacağını bilmez halde insanları ahiretle tehdide kadar işi vardırdığını gösteriyor.
✓ Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olan Türkiye’de hiçbir siyasetçi, hiçbir yönetici, hiçbir parti insanları, seçmenleri inançları nedeniyle, kullandıkları oy tercihleri nedeniyle tehdit edemez.
ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ
HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 25 EYLÜL 2022 3
  Seçmenin hür iradesini yok sayan Cumhurbaşkanı ve iktidar sözcüleri önce, 20 yıllık icraatlarının, yolsuzluk, rüşvet ve usulsüzlüklerin, adaletsizliklerin hesabını versin. Bunun için öbür dünyayı beklemelerine gerek yok. Millet
 iradesinin temsil edildiği TBMM’de, siyasi baskılardan arınmış yargı önünde hesap vermekten kaçmasınlar!
 
3. Borsa İstanbul’da siyasi gücü de arkasına aldığı anlaşılan tarihi vurgunda iktidarın suskunluğu dikkat çekiyor. Borsa tarihinin bu en büyük vurgunu iktidardaki ahlaki ve kurumsal çöküşü, çürüme ve kokuşmayı gözler önüne serdi. Ağır görev ihmali yapan SPK, BİST, DDK, BDDK ve TBB’nin tüm kadrolarının ağırlıkla Saraya yakın isimler olması vurgunun bir başka dikkat çekici boyutudur!
Haftalar önce kamu bankalarının hisseleri üzerinden başlatılan planlı ve organize bir manipülasyonla BİST’te (Borsa İstanbul) büyük bir soygun-vurgunun amaçlandığını gündeme getirmiştim. SPK (Sermaye Piyasası Kurulu) eski başkanı ve AK Parti Milletvekili olan kız kardeşiyle eşinin başrolde olduğu, bir ayağı Cumhurbaşkanlığı sarayına uzayan rüşvet ağıyla ilgili belgeler ve iddialar ortalığa saçılırken, 180 milyon dolara ulaşan bir rüşvet ve komisyonun paylaşıldığı, kendisinden rüşvet istendiğini açıklayan bir iş kadınının ifşaatlarıyla da somutlaşmıştı.
Ancak partimiz de dahil Cumhuriyet savcılıklarına yapılan suç duyuruları için hiçbir inceleme ve soruşturma başlatılmadı. Ayan beyan ortada olan, karşılıklı olarak birbirlerine ithamlarda bulunan rüşvet organizasyonunun iktidara mensup üyeleri için hiçbir adım atılmadı.
CB Erdoğan rüşvet ağının üyesi iki danışmanını görevden alarak kendisini sorumluluktan ve sürecin siyasi parçası olmaktan sıyırma yoluna gitmesine karşılık, çok daha büyük bir borsa vurgununun bu süreçte planlandığı ve devreye sokulduğu son iki haftada yaşanan gelişmelerle açığa çıktı.
Önceki değerlendirmelerimde BİST yönetim kurulu başkanı ve dört yönetim kurulu üyesinin (CB Ekonomi Politikaları Kurulu, CB İdari İşler Başkanı, CB İletişim Başkanı, CB Devlet Denetleme Kurulu Başkanı) bizzat CB sarayında görevli isimler olduğunu ve CB Erdoğan tarafından bu göreve getirildiklerini ifade ettim. BİST’i denetlemek ve küçük yatırımcıyı korumakla görevli SPK Başkanı ve yöneticilerinin de yine CB tarafından tayin edildiklerini vurguladım.
Ağustos başından itibaren hisseleri üzerinde organize manipülasyon başlatılan iki kamu bankası da (Vakıfbank-Halkbank) CB Erdoğan’ın yönetim kurulu başkanı olduğu Türkiye Varlık Fonu (TVF) çatısı altında, hisseleri TVF portföyünde yer alan, yönetimleri ve yönetim kurulu üyeleri CB Erdoğan tarafından atanan bankalar. TVF’de CB Erdoğan’dan sonra Başkanvekili olarak yönetim kurulunda yer alan kişi (Prof. Erişah Arıcan) aynı zamanda BİST Başkanı ve CB Erdoğan’ın danışmanı.
✓ Böylesine iç içe geçmiş ilişkiler ağı ve saray kontrollü bir yönetsel yapı altındaki tabloda, BİST’te gerçekleştirilen tarihi soygunun siyasi iktidarın bilgisi dahilinde olmaması olanaksız.
ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ
HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 25 EYLÜL 2022 4
 
Küçük yatırımcıyı BİST’e çağıran ‘yatırımlarınız için güvenli liman’ diyen Bakan Nebati, son bir haftada paraları buharlaştırılan milyonlarca küçük yatırımcının vebalini taşımaktadır.
Ucunun hangi siyasi mevkilere ulaşabileceği öngörülemediğinden ‘sözde’ özerk olan düzenleyici-denetleyici kurullar ellerini bile kıpırdatamadılar. Planlı ve organize şekilde gerçekleştirilen bu soyguna seyirci kalmakla yetindiler. İşlemlerle ilgili herhangi bir inceleme, soruşturma başlatılmadı. Tüm bu gelişmeler sürecin siyasi destekli olduğunu, siyaset talimat ya da izin vermediği için harekete geçilemediğini somut şekilde işaret ediyor.
Her kurumun bağlı olduğu, her şeyin apaçık ortaya çıkarılması, tüm sorumluların soruşturularak gerekirse yargı önüne çıkarılması talimatını vermesi gereken siyasi sorumlu, seçilmiş Cumhurbaşkanı! Bu kurumsal denetim-hukuksuzlukları ortaya çıkartma mekanizmasında yer alan kurumların tamamı silsile halinde en tepeye, CB Erdoğan’ın gözüne bakıyor.
Uluslararası ekonomi gazeteleri ve haber ajansları (Reuters, Bloomberg) BİST’teki tarihi büyük vurgunu ‘flaş’ haber olarak duyururken, küçük yatırımcıların kaybettiği, buharlaştırılarak ‘el değiştiren’ paranın 5,1-5,3 milyar dolar (29 milyar TL) arasında hesaplandığını duyurdular.
✓Şimdi borsada benzer operasyonları önleme amaçlı, Vadeli İşlem Opsiyon Piyasalarındaki kaldıraçlı işlemlere bir takım sıkı kurallar ve teminat zorunlulukları getiren kararların yürürlüğe konulacağı ve bu yönde hazırlıklar yapıldığı belirtiliyor.
Büyük vurgunun sorumluları, perde arkasındaki planlayıcı -organizatörler, manipülasyon şebekesini eş zamanlı olarak yönetenler, 1-1,5 ay boyunca bu süreci görmezlikten gelerek göz yuman, görevini ihmal edenler, bu operasyondan nemalanarak servet elde edenler ve bunların sermaye piyasalarındaki, aracı kurumlardaki, SPK ve BİST’teki, CB bürokrasisi içindeki paydaşları soruşturulup açığa çıkartılmadıkça, milyonlarca küçük yatırımcının mağduriyeti giderilmedikçe alınacak kararlar, iktidarın vurgunu örtme çabasından öte bir şey olmayacaktır.
  Cumhurbaşkanı Erdoğan bu doğrultuda adım atmadıkça, DDK, SPK, BDDK’ya soruşturma talimatı vermedikçe ve suç duyurularını işleme koymayan savcılar harekete geçmedikçe bu borsa operasyonunun lekesi iktidarın üzerinde kalacaktır. İktidarımızda; reklam yüzü Hazine ve Maliye Bakanı olan bu soygun
 tüm boyutlarıyla araştırılacak, tüm sorumlulardan yargı önünde hesap sorulacaktır!
 ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ
HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 25 EYLÜL 2022 5
 
4. Ocak-Temmuz döneminde 14,5 milyar TL tutarındaki 1507 yeni yatırımın teşvik belgesi, yatırımcı yatırımdan vazgeçtiği için iptal edildi. Sanayi üretiminde sert düşüşler yaşanırken yeni yatırımların peş peşe iptal edilmesi Türkiye’nin ağır bir üretimsizlik, yatırımsızlık ve işsizlik sürecine girdiğini gösteriyor!
Üretim, istihdam, yatırım ve ihracat artışıyla, cari fazla verilmesini hedefleyen ‘yerli ve milli’ yeni ekonomi modelinin yatırım ayağında da büyük çöküş yaşanıyor. Teşvik belgeli binlerce yeni yatırım yatırımcının vazgeçmesiyle iptal edildi. Yüksek enflasyonun TL’de yarattığı ağır erozyon yatırımcının özkaynaklarını ve işletme sermayesini erittiği gibi, Merkez Bankası’nın faiz indirimlerine rağmen ticari kredi faizlerinin olağanüstü düzeylere ulaşmasının yanında finansmana erişimin de iyice zorlaşması yeni yatırım planlayan şirketleri bu kararlarından vazgeçirdi.
Bu yılın yedi aylık döneminde teşvik belgesine bağlandığı halde vazgeçilen 1507 yatırımın yatırım tutarı toplamı 14,5 milyar TL, taahhüt edilen yeni istihdam sayısı ise 60 bin kişi idi. Ocak-Temmuz döneminde yeni yatırım amaçlı başvurular sonrası bakanlığın verdiği teşvik belgesi sayısı 6439 olurken, vazgeçilen teşvikli yatırımların oranı yüzde 24 oldu! Bu oran son beş yıllık dönemde gerçekleşen en büyük yeni yatırım iptali.
✓ COVID19 salgını döneminde yavaşlayan ekonomik faaliyetler, ekonomideki büyük daralma ve yatırım düşüşü sürecinde bile teşvik belgesi iptal edilen yatırımların oranı yüzde 18 idi.
Sanayi üretimi gerilerken 1500’ün üzerinde yeni yatırımın iptal edilerek, vazgeçilmesi çok vahim bir tabloyu gözler önüne seriyor. Yatırımcı uygulanan Yeni Ekonomi Modeline (YEM) güvenmediği gibi, her sabah uyandığında değişen kararlar, yönetimdeki keyfilik, para-döviz-faiz konusundaki akıl ve bilim dışı uygulamalarla bir ay sonrasını öngöremez durumda. Buna yüzde 80’i aşan enflasyonla eriyen sermayeden kaynaklı riskler, kurların sürekli yükselmesiyle yatırım amaçlı ithal edilecek hammadde, ara ve yatırım malı, makine-teçhizat maliyetlerinin öngörülemezliği eklenince yapılacak yatırımın tamamlanamadan batması, yarım kalması endişesi yatırımcıyı vazgeçiriyor.
  Türkiye ekonomisinin yeni yatırım, üretim ve istihdam gereksinmesi had safhada iken teşvik belgesi alarak çok ciddi avantajlar sağlanan yatırımlardan vazgeçilmesi iktidarın sanayiciyi, yatırımcıyı ve imalatçıyı da yeni yatırım isteğinden soğuttuğunu gösteriyor. Önümüzdeki aylarda vazgeçilen yatırımlar nedeniyle teşvik belgesi iptallerinin daha da arttığına tanık olacağımızı, ülke
 ekonomisinin çok ağır bir daralma, durgunluk ve işsizlik artışıyla karşı karşıya kalacağını öngörmekteyim!
 ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ
HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 25 EYLÜL 2022 6
 
5. Türkiye, gıda enflasyonunda dünyada ilk beş ülke arasına girdi. 20 yıldır uygulanan tarım ve hayvancılığı bitirme politikalarına rağmen hâlâ tarımsal üretimde dünyadaki ilk 10 ülkeden birisi olan Türkiye’nin gıda enflasyonunda zirveye yerleşmesi tamamıyla iktidarın bilerek ve isteyerek uyguladığı yanlış, basiretsiz ve öngörüsüz ekonomi politikalarının sonucudur!
AK Parti iktidarlarının tarım ve hayvancılığı bitirme politikalarına rağmen ayakta kalmaya devam eden Türkiye tarımsal üretiminin milli gelir içindeki (GSYH) payı son 10 yılda yüzde 5’e kadar geriledi. İthalata öncelik veren tarım ve hayvancılık politikalarıyla 3 milyon hektar tarım arazisi ekilemez durumda. Hemen her üründe yerli üreticiyi ithalatla terbiye etmeye yönelen iktidarın bütçeden tarımsal desteklere ayırdığı ödeneklerde de doğru düzgün artışlar olmadı. İlan edilen taban fiyatlar, tarımsal desteklemeler, tarım ve hayvancılığa yönelik göstermelik teşvikler resmi enflasyonun, tarımsal üretim ve girdi maliyetlerinin çok altında kaldı. Buna rağmen Türkiye hâlâ Çin, Hindistan, ABD ve Rusya gibi ülkelerin ilk sıraları paylaştığı dünya tarımsal üretiminde 10 ülke arasında yer alıyor. Ancak gıda enflasyonunda Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) son verileriyle en yüksek gıda fiyat artışlarının yaşandığı ilk beş ülkeden birisi.
Türkiye’deki gıda fiyatları son yıllarda özellikle kurlardaki yükseliş, üretimdeki düşüş, maliyetlerdeki artış ve gıda ithalatının kur etkisiyle pahalanması sonucunda tırmanışa geçti. Gıda enflasyonunda dünyada ilk beşe giren Türkiye’nin önündeki diğer dört ülke; açlık, kuraklık ve kıtlık yaşanan, siyasi istikrarsızlık ve derin ekonomik bunalımlarla boğuşan, Zimbabwe, Lübnan, Venezuela, Sri Lanka. Ağustos verileriyle FAO’nun Dünya Gıda Enflasyon artışı sıralamasında ilk 5 ülke şöyle:
✓ Zimbabwe ✓ Lübnan ✓Venezuela ✓ Sri Lanka ✓ Türkiye
yüzde 353 yüzde 240,2 yüzde108,8 yüzde 93,7 yüzde 90,3
  Gıda enflasyonunda Türkiye’nin dünya beşincisi olmasının arkasındaki yegâne etken, iktidarın faizi indirime ısrarının yol açtığı kur artışları ve bundan tetiklenen maliyet artışlarıyla, TL’deki hızlı değer kayıplarının zirveye çıkarttığı enflasyon. Kur artışlarını dizginlemek için yürürlüğe konulan Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesaplarına beş ayda hazineden 75,6 milyar TL kur farkı ödenirken, Merkez Bankası’nın dövizden KKM’ye dönen hesap
 sahiplerine asgari hazine kadar kur farkı ödediği göz önünde tutulduğunda
KKM maliyeti 150 milyar TL’yi aşıyor!
 ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ
HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 25 EYLÜL 2022 7
 
6. Bir yılda politika faizi yüzde 19’dan 7 puan indimle 12’ye çekilirken faizin sebep olduğu iddia edilen enflasyon, yüzde 19,59’dan 80,21’e yükseldi. Liralaşma ve TL’yi güçlendirme iddiasıyla başlatılan faiz indirimleri, TL’de yüzde 58 değer kaybına ve dolar/TL kurunun 8,44’ten 18,40 liraya yükselmesini sağladı!
Merkez Bankası’nın (MB) eylül ayı PPK toplantısında politika faizi 1 puan daha indirilerek yüzde 12’ye çekildi. MB’nin faiz kararları artık ne iç ne de dış piyasalarda merak ediliyor. PPK toplantısı sonrası yayınlanan toplantı tutanakları ve karar gerekçeleri ise aylardır satırı satırına aynı olduğu için inandırıcı bulunmuyor. Siyasi talimatla alınan kararlar nedeniyle MB’nin kurumsal güvenilirliği dibe vurdu. Tüm bunlara ilave olarak MB’nin resmi sosyal medya hesabının profilinde; ‘Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır.’ ifadesi yer alıyor. MB’nin fiyat istikrarı ve enflasyonla mücadele konusunda kendi yasasında verilen görevi terk ettiğini, bu görevi enflasyon rakamları ve hesapların siyasi talimat doğrultusunda dizayn için fiilen TÜİK’e devrettiğini biliyoruz.
MB-PPK toplantısından bir gün önce piyasaların gözü ve kulağı ABD Merkez Bankası FED’in alacağı faiz kararındaydı. FED, 21 Eylül’deki toplantısında politika faizini 0,75 puan artırdı. FED’in ardından İngiliz Merkez Bankası da 0,50 puanlık artışla politika faizini yüzde 2,25’e çıkarttı. İsviçre Merkez Bankası tarihinde ilk kez enflasyon karşısında pozitif faize geçerek politika faizini yükseltti. Norveç’ten, Brezilya’ya kadar pek çok ülkenin merkez bankaları faiz artışına gitti. Neredeyse Türkiye dışında tüm gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin merkez bankaları hem ulusal paralarının dolar karşısındaki değerini korumak ve kur seviyesini istikrarlı şekilde muhafaza etmek hem de enflasyonla mücadele için parasal sıkılaştırma politikalarını öncelemek için faiz artırdılar.
MB, geçen yıl eylül ayında CB Erdoğan’ın ‘faiz sebep, enflasyon neticedir’ talimatı doğrultusunda enflasyonu düşürmek iddiasıyla başlattığı faiz indirimleriyle yüzde 19 olan politika faizini aralık sonuna kadar 5 puan düşürerek 14’e düşürdü. Uzunca bir süre politika faizini yüzde 14’te sabit tutan MB, FED’in faiz artışlarına başladığı 2022 Mart ayından bu yana dünya merkez bankalarının tersine ağustos ve eylül aylarında 1’er puan olmak üzere 2 puan daha faiz indirdi.
ABD DOLARI, küresel piyasalarda rezerv para olarak kabul edilen euro, İngiliz sterlini, İsviçre frangı, Çin yuanı ve Japon yenine karşılık hâlâ dünya genelinde yüzde 70’e varan oranda en güçlü ve en yaygın tedavülde olan rezerv para birimi. Bu nedenle diğer ülkeler kendi para birimlerini dolar karşısında koruyabilmek için belirli oranlarda Fed ile paralel bir faiz politikası izliyor. Türkiye ve MB’nin siyasi talimatlı faiz-para-döviz politikaları, tüm dünyadan ters yönde ayrışıyor!
ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ
HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 25 EYLÜL 2022 8
 
İktidar faiz indirimleriyle enflasyonun düşürüleceğini, rekabetçi kurla ihracatın artacağını, beraberinde döviz gelirlerindeki yükselişle cari fazla verileceğini iddia ediyordu. Bu iddialara karşın indirimlerin başladığı 2021 Eylül ayında yüzde 19,58 olan enflasyon resmi TÜİK verisiyle yüzde 80,26’ya çıktı. Dolar kuru, geçen yıl eylül ayındaki 8,44 TL’den önce 21 aralıkta 18,20 liraya yükseldi. MB döviz satışı müdahalesi ve Kur Korumalı Mevduat (KKM) ile düşürülmeye çalışılan dolar kuru geçen hafta alınan yeni faiz indirimi kararı ardından 18,40 TL’ye yükseldi.
Cari açık temmuz itibarıyla geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 1193 artışla aylık 4 milyar dolara, yıllık 36,6 milyon dolara ulaştı. İktidarın faiz indirimlerine endekslediği tüm ekonomik ve parasal göstergelerde iddiasının tam tersi gerçekleşti ve ekonomik model iflas etti. Faiz indirimiyle kredi faizlerinin düşeceğini, yatırımların artacağını, büyüme ve istihdam artışı sağlanacağını savunan iktidarın bu tezleri boşa çıktı.
Küresel düzeyde beklenen durgunluk ve özellikle AB ekonomilerinde enerji kriziyle durgunluğun daha da artmasının yüksek olasılık olarak görülmesi, Türkiye’nin ana ihracat pazarının AB olması nedeniyle negatif anlamda çok kritik bir gidişe işaret ediyor. Sadece dışta değil, iç piyasada da talep yavaşlaması belirginleşiyor. Bu süreç Bakan Nebati’nin ‘büyüme uğruna enflasyona göz yumduk’ söylemini çürütüyor.
MB’nin çelişkilerle dolu yazılı açıklamasında faiz indiriminin ekonomik durgunluk ve daralma ihtimaline karşı ‘canlandırma’ amaçlı olduğu ifade edilse de faiz indirimine rağmen piyasa faizi ticari kredilerde yüzde 40’larda, bireysel ihtiyaç kredilerinde yüzde 60’larda!
Gerçekte MB faiz indirimiyle iddiasının aksine, örtülü ekonomik daralma, kredilerde küçülme, piyasa faizlerinde artışı tetikleyen bir politika izliyor. Buna karşılık bankaların yüzde 12 faizle fonlanması liranın artan kırılganlığının perçinlenmesi, enflasyon artışının devam etmesi ekonomik daralma demek.
İktidar, faiz indirimlerine başlarken uygulamaya koyduğu ekonomik modeli önce Çin modeli olarak adlandırmıştı. Ucuz emek ve değersiz milli para eleştirileri gelince modelin ismini bu kez Yeni Ekonomi Modeli (YEM) ve ardından da Yerli-Milli Türkiye Ekonomi Modeli (TEM) olarak değiştirdi.
ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ
HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 25 EYLÜL 2022 9
  Adını ne koyarlarsa koysunlar gelinen aşamadaki gerçek, kendisini ‘ekonomist’ ilan edenlerin söylediğinin aksine ortada model diye bir şey olmadığı gibi, derme-çatma, günü birlik kararlarla ilan edilen hemen tüm
 hedefler başarısızlıkla sonuçlandı. Faiz indirerek enflasyonu düşürme ve yüksek büyüme hızı-yatırım iklimi yaratma iddiası da bunlardan ikisi.
 
7. Açıklanan 500 bin konutluk sosyal konut projesine başvuru sayısı 4 milyonu aştı, başvuranlardan 2 milyar TL toplandı. TOKİ 2019’dan bu yana evini alamayanlara ortalama en erken konut teslim süresinin 36 ay olduğunu söylüyor. İktidar, 24 ayda 250 bin konut vaat ediyor!
İlan edilen ilk etapta 250 bin, beş yılda 500 bin konut vaatli sosyal konut projesinin tamamıyla seçim amaçlı olduğunu ifade etmiştim. Sonrasında yaşanan gelişmeler kampanyanın gizli hedefinin vatandaşlarda sıfır faizli milyarlarca liralık taze kaynak toplamak olduğu netleşiyor. Şu ana kadar konut, işyeri ve arsalar için yapılan başvuru sayısı 4 milyonu aştı. Başvurularda alınan 500’er TL üzerinden bir hesaplama yapıldığında iki yıl sonra verilecek 250 bin ev için 2 milyar TL sıfır faizli para toplandı. 31 Ekim’e kadar başvuru sayısının daha da artması, vatandaştan faizsiz toplanan paranın da 3-4 milyar TL’ye ulaşması yüksek ihtimal!
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı iktidar kanallarında yaptığı açıklamalarda yüzde 10 peşinat (60 bin-85 bin TL) ve açıklanan ilk tahmini taksit tutarlarının asgari ücretli, emekli, işsiz gençler, şehit ve gazi yakınları için ‘yüksek’ bulunduğu eleştirilerine karşılık, ‘Biraz daha fazla çalışacaklar, yakınlarından, dostlarından borç bulacaklar, fazla mesai yapacaklar’ karşılığını veriyor.
Bakanın ifadesine göre kura çekimleri başvurular tamamlandıktan sonra peyderpey aralıklarla çekilecek ve 2023 Mart’ına kadar tamamlanacak. Kuralar tamamlandıktan sonra kurada çıkmayanlar bankalara başvurarak 3 gün içerisinde 500’er TL’lerini geri alabilecek.
✓ Yani 4 milyon kişiden toplanan 2 milyar, muhtemelen ekim sonuna kadar ikiye-üçe katlanacak milyarlar nisan ayına kadar 6 ay boyunca TOKİ tarafından faizsiz olarak kullanılacak.
✓ Sadece bu bile iktidarın ‘sosyal konut’ projesi adı altında halktan para toplamayı hedeflediğini, TOKİ’nin tamtakır olduğu açığa çıkan kasasına nakit enjekte etmeyi amaçladığını, ‘iyi niyetli olmadığını’ gösteriyor.
TOKİ’nin bu projeyi başlatacak ve yürütecek parasının olmadığını gösteren bir başka gelişme ise şu ana kadar TOKİ’den konut ya da işyeri almış ve taksitlerini ödemeye devam edenlere, kalan taksitlerini peşin ödemeleri halinde yüzde 25 indirim vaat edilmesi. Ayrıca CB Erdoğan kalan borcunun yüzde 25’ini peşin ödeyenlere de indirim yapılacağını ifade etti.
Tüm bu vaatler sosyal konut, arsa, işyeri projesinin tamamıyla seçim kampanyası amaçlı, halktan peşin para toplayarak, taze kaynak bulma, bu kaynağı seçim amaçlı kullanma planının uygulandığını ortaya koyuyor.
ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ
HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 25 EYLÜL 2022 10
 
CB Erdoğan 2019’da ‘her yıl 100 bin sosyal konut’ projesini başlatmıştı. Aradan üç yıl geçtiği halde, bu projeyle ilgili tek bir konut dahi üretilmediği, pek çok ilde kurası çekilen konutların ihalesinin bile yapılmadığı, müteahhidin belli olmadığı, bazı illerde üç yıl geçtiği halde ihalelerin henüz değerlendirme aşamasında olduğu ortaya çıktı. İhalesi yapılarak inşaatına başlanan bazı illerdeki sosyal konut projelerinde ise 2019’dan bu yana inşaatın yüzde 2 seviyesine geldiği belirlendi.
TOKİ 2019’da kura çekip konut sahibi olmaya hak kazanan ancak, ihalesi yapılmadığı için ortada konut bulunmayan projeyle ilgili yöneltilen sorulara ‘TOKİ’nin ortalama konut inşaat ve teslim süresi asgari 36 aydır’ yanıtını veriyor. Yani TOKİ 2019’da başlatılan ve teslim edilmeyen konutların hak sahiplerine bile bugün konutlarının en erken 36 ayda-3 yılda teslim edilebileceğini söylüyor.
✓ TOKİ, daha önceki projeler için hala ortada olmayan konutları, en erken 36 ayda teslim edebileceğini söylerken; İKTİDAR, şu anda başvurular için para toplanan 500 bin konuttan 250 bininin 24 ayda teslim edileceği vaat ediyor.
✓Bu çelişkiler, bu projenin de tamamıyla aldatmaca, vatandaştan milyarları kapma amaçlı olduğunu gösteriyor!
2019’da vaat edilen konutların çoğunun daha ihalesini bile yapmayan TOKİ’yi 250 bin konut için ortaya süren iktidar, ‘nasıl olsa iki yıl sonra alacağı konut umuduyla seçmen bize oy verir. Seçime kadar vaadimizi tutup tutamayacağımızı test etmesi söz konusu değil. Kaybedersek de zaten konutları teslim etmek mecburiyetimiz yok’ düşüncesiyle bu kampanyayı başlattı.
✓ Uygulanan ekonomi politikalarıyla konut sorunu kitlesel bir sosyal konut krizine dönüşürken, suni faiz indirimiyle konut kredisi faizleri dar ve orta gelirliler için ödenemez noktaya yükseldi.
✓ Konut alan yabancılara vatandaşlık verilmesi uygulamasıyla yabancıların yoğun şekilde ev almaya yönelmeleri, dar gelirliler için değil ev almayı, kiralık ev bulmayı bile olanaksız hale getirdi.
  İktidarın ödemesi imkansız peşinat ve taksitlerle ilan ettiği kampanya, bu haliyle bir sosyal konut projesi olmaktan çok uzak. Buna rağmen iki haftada 4 milyon kişinin başvuru yapması BARINMA VE KİRA SORUNUNUN ne kadar büyük bir sosyal soruna dönüştüğünü ortaya koyuyor. Tıpkı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 3 kişilik işe 23 bin kişinin başvurduğunu görmezlikten gelerek ‘İşsizlik yok, çalışmak isteyene iş çok’ sözleriyle
 sergilediği gerçeklikten kopma hali, sosyal konut projesinde de kendisini gösteriyor!
 ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ
HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 25 EYLÜL 2022 11
 
8. Avrupa ülkeleri vatandaşlarının ve sanayi-ticaret işletmelerinin enerji faturalarını hafifletmek, destek vermek için peş peşe adımlar atıyor, Türkiye’de ise durum içler acısı! İktidar, yaklaşan kış öncesinde elektrik ve doğalgaza yüklü zamlar yaparak halka ve sanayiciye ‘ne halin varsa gör’ diyor!
Türkiye’de herkesi kaygılandıran enerji faturalarına karşı zam dışında bir adım atmayan iktidar, eylül başındaki elektrik ve doğalgaz zamlarıyla halkı ve sanayiciyi inletiyor. Oysa Avrupa ülkeleri Rusya’nın doğalgazı kesmesine, ciddi bir enerji darboğazıyla karşı karşıya olmalarına rağmen, vatandaşlarının, sanayicilerin ve ticari işletmelerin enerji faturalarını aşağı çekebilmek için devlet destekli sübvansiyon ve fiyat sabitleme uygulamalarını devreye koyuyor.
Almanya’da hükümet, dev doğalgaz ithalatçısı ve tedarikçisi Uniper'in hisselerinin yüzde 99’unu 8 milyar euroya satın alarak bu şirketi kamulaştırdı. Doğalgaz satış fiyatları devlet tarafından sübvanse edilerek düşük fiyattan doğalgaz sağlanacak.
İngiltere'de hükümet, enerji maliyetlerine ve satış fiyatlarına üst sınır getirdi. Ekim’den geçerli olmak üzere bireysel tüketicilere elektrik ve doğal gaz fiyatlarında uygulanan üst sınır, sanayi ve ticari işletmeler için de geçerli olacak. İngiltere Maliye Bakanlığı, işletmelerin çökmesini engellemek, istihdamı korumak ve enflasyonu sınırlamak için devletin devreye girdiğini duyurdu.
Hollanda'da hükümet enerji faturalarını sübvanse etme kararı aldı. 1 Kasım’dan itibaren, elektrik ve doğal gaz faturaları, geçen yılki ortalama tüketim miktarına kadar Ukrayna savaşı öncesindeki fiyattan düzenlenecek.
Hükümetlerin attığı bu adımlar ülkelerinin ekonomisini, sanayisini, işletmeleri ve aileleri ağır enerji faturalarına karşı korumanın ötesinde, enerji fiyatlarındaki artıştan kaynaklı enflasyon yükselişlerini de engelleme amaçlı. Bunun için bütçelerinden ciddi kaynaklar ayırıyorlar.
Türkiye’de ise iktidar neredeyse her gün değişen akaryakıt fiyatları ve zamların yanında elektrik ve doğalgaza yılbaşından bu yana defalarca zam yaparak faturaların 5-6 kat artmasına yol açtı. Milyonlarca hane kış mevsiminde kira tutarına yaklaşan elektrik ve doğalgaz faturalarıyla beslenme, barınmanın yanında sorunuyla karşı karşıya kalacak.
ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ
HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 25 EYLÜL 2022 12
  İktidarı enerji faturalarını sübvanse etmek için bütçeden öncelikli kaynak ayırmaya, elektrik-doğalgaz fiyatlarını 1 Ekim 2022 -1 Mayıs 2023
arasında sabitleyerek oluşacak fiyat farklarını bütçeden karşılamaya ve ülkede enerji fiyatlarında istikrar ve maliyet düşüşü için özelleştirilen elektrik ve doğalgaz dağıtımını kamulaştırmaya çağırıyorum!
  
9. Putin'in ‘kısmi seferberlik’ ilanı ve Doğu Ukrayna’da Rus ordusunun kontrolündeki dört bölgede Rusya’ya katılmak için referandum kararı alınması, kuzeyimizdeki savaşın yeni aşamaya geçeceğini gösteriyor. Referandumda Rusya’ya katılma kararı çıkarsa Rusya bu bölgeleri ilhak ve Rus toprağı ilan edecek. Ukrayna, ‘Rusya topraklarına saldıran ülke’ konumuna gelecek!
Rusya’nın kısmi seferberlik ilan ederek 300 bin kişiyi daha silah altına alma kararıyla eş zamanlı olarak Ukrayna’nın doğusundaki Rusya yanlısı Donetsk, Luhansk, Zaporijya ve Herson bölgelerindeki ayrılıkçı yönetimlerin Rusya’ya katılım için referandum kararı alması kritik gelişmeleri beraberinde getirecektir. ABD ve AB’nin, NATO’nun milyarlarca dolarlık silah ve finansman desteğiyle karşı taarruza geçen Ukrayna ordusunun bazı bölgeleri Rusya’dan geri alması Putin’in kısmi seferberlik kararı almasına yol açtı. Bu kararla Rusya, geri adım atmayacağını ve sonuna kadar savaşı sürdüreceğini gösterdi. Rusya Devlet Başkanı Putin’in batılı ülkelerin Rusya’yı yok etmek istediğini dile getirdikten sonra buna karşı tüm seçeneklerin masada olduğunu ve Rusya’nın tüm adımları atmaktan çekinmeyeceğini dile getirmesi nükleer savaş endişelerini büyüttü.
Bu gelişmelerin ardından AB üyesi Macaristan, AB yaptırımlarının ülke ekonomisine ağır hasar verdiğini belirterek yaptırımlara devam edip etmeme konusunda referanduma gitme kararı aldı.
✓ABD hazinesinin uluslararası kredi kartı, EFT, SWİFT sistemlerinden çıkartılan Rusya’nın MİR kartı ödeme sistemine katılan ülkelerin ve kurumların yaptırıma uğrayabileceğini duyurması Türkiye üzerindeki baskının artırılacağını gösteriyor.
Erdoğan ile Putin arasında 5 Ağustos’ta gerçekleşen Soçi buluşmasında, MİR kredi kartlarının Türkiye’de geçerli olması ve ülke bankalarının iş birliği konusunda mutabakata varılmıştı. Üç kamu bankası (Ziraat, Vakıfbank, Halkbank) ile Türkiye İş Bankası ve Denizbank MİR ödeme sistemiyle ilgili işlemleri kabul etmeye başlamışlardı. ABD hazinesinin yaptırım tehdidi sonrası İş Bankası ve Denizbank MİR’i askıya aldı. CB Erdoğan ABD dönüşü yaptığı açıklamada kamu bankalarının MİR ödeme sistemi ve MİR kartlarla ilgili tavrı ve ne gibi alternatif çözümler olabileceğini değerlendireceklerini ifade etti.
✓Muhtemelen ABD ve AB önümüzdeki süreçte Türkiye’ye Rusya yaptırımlarına katılma, Putin ile araya mesafe koyma, Rusya ile ticari ilişkileri azaltma yönünde baskılarını artıracaklar. Ancak başta enerji, doğalgaz olmak üzere bu konuda batının istediği adımların atılması güç.
ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ
HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 25 EYLÜL 2022 13
 
Rusya ilave 300 bin kişilik ilave askeri güçle Doğu Ukrayna’daki Rusya yanlısı bölgeleri tahkim edecek. Buralarda başlayan referandumlarda yüksek ihtimalle Rusya’ya katılma yönünde karar çıkacak. Türkiye bu referandumları tanımadığını açıkladı. ABD ve AB de referandumların göstermelik, geçersiz ve hukuk dışı olduğunu savunuyor.
Rusya 24 Şubat’ta Ukrayna harekâtını başlatmadan önce bu bölgelerdeki ayrılıkçı özerk yönetimler Ukrayna’dan bağımsızlıklarını ilan etmiş, Putin de bu bağımsızlık kararını ve özerk cumhuriyetleri tanıdıklarını açıklamıştı. Ardından özerk cumhuriyetlerin parlamentolarında alınan kararlarla Rusya ordusu bu bölgelere davet edildi. Rusya, davete uyarak ‘özel askeri operasyon’ başlattığını ilan etti.
Referandumlardan çıkacak Rusya’ya katılma kararı üzerine Rusya bu bölgeleri ilhak edecek. Bu bölgelerin Rusya’ya katılmasıyla Donetsk, Luhansk, Zaporijya ve Herson Rusya toprağı olacak. Böyle bir durumda savaşın statüsü ve seyri değişmiş olacak. Savaş Ukrayna topraklarında değil Rusya topraklarında yaşanıyor olacak ve Ukrayna, Rusya’ya saldırıyor konumuna gelecek. Putin’in kısmi seferberlik ve Rusya yanlısı bölgelerde referandum kararından neyi amaçladığı konusunda iki ihtimal öngörmekteyim.
Birincisi savaşın daha da şiddetlenmesi ve Avrupa’ya yönelik tehditlerin artması. Avrupa’da enerji krizinin büyümesi ve AB ülkelerinde kamuoyu tepkisinin yükselişiyle, halkın iktidarları Rusya’ya yaptırımları kaldırmaya, savaşın devamını sağlayan desteklerden vazgeçmeye yönelik baskı altına alması.
İkincisi kısa sürede biteceği sanılan bir savaşın uzamasıyla güç kaybetmeye başlayan Putin’in olası ateşkes ya da barış müzakereleri durumunda hem askeri hem de siyasi açıdan masada elini yükseltmek istemesi.
✓ Bu hamleler bir yanıyla savaşın daha şiddetlenmesinin işareti olabileceği gibi diğer yanıyla da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in bir ateşkese ve barış müzakerelerine başlama düşüncesi öncesinde konumunu sağlama alma adımı da olabilir.
  Kısmi Seferberlik İlanı, Ukrayna-Rusya arasındaki savaşın tahmin edilenden daha uzun, şiddetli geçeceğini gösteriyor ve nükleer silah kullanılması ihtimalini artıyor. Tüm bu gelişmeler Türkiye’nin izlediği tarafsızlık ve denge politikasını zora sokabilir. NATO, Türkiye’yi bağlayan kararlar alabilir. ABD ve batılı ülkelerin Rusya’ya karşı tavır alma baskılarını artırabilir. Bugüne kadar
 ABD ve AB yaptırımlarına katılmayan Türkiye, her iki ülke arasında denge politikası izledi. Son imzalanan tahıl koridoru anlaşması bu açıdan çok önemli bir aşamaydı.
 ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ
HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 25 EYLÜL 2022 14
 
10. Rusya’nın Ukrayna savaşıyla meşgul olması ve askeri gücünü ağırlıkla buraya kaydırması Kafkasya’da bu boşluğu doldurma amaçlı ABD girişimlerine zemin hazırladı. Rusya, Ermenistan’ın askeri destek talebini çatışmaların Ermenistan toprağında olmadığı gerekçesiyle geri çevirdi!
2020’deki Dağlık Karabağ çatışmalarında Türkiye’nin de desteğiyle yıllardır Ermenistan işgalindeki topraklarının önemli kısmını geri alan Azerbaycan, Rusya’nın Ukrayna ile meşgul olmasından istifade ederek 12-14 Eylül’deki hamlesiyle diğer topraklarını da geri almaya girişti. İki ülke arasındaki çatışmalarda çok sayıda asker hayatını kaybederken yeniden ateşkes sağlandı.
2020’deki ateşkes sonrası Rus ordusu uzun bir aradan sonra yeniden Kafkasya’ya dönerek Azerbaycan’da Türkiye ile ortak gözetim görevi yanında kritik bölgelerin denetimi de Rus güçlerin kontrolüne alınmıştı. Son çatışmalarda Ermenistan, Avrasya Kollektif Güvenlik Anlaşması çerçevesinde Rusya’dan askeri destek istedi. Ocak ayında Kazakistan’daki ayaklanmalarda Rus ordusu aynı anlaşma kapsamında Kazakistan’a girerek güvenliği sağlamıştı.
2020’deki çatışmalarda Rusya doğrudan ağırlığını koymuş, ABD, AB ve batının bölgeye müdahalesine imkan vermemişti. Minsk Beşlisini de devreden çıkartan Rusya, Fransa’yı da soruna müdahil etmedi ve tek başına askeri gücünü devreye sokarak Güney Kafkasya’ya yerleşti.
2020’deki Dağlık Karabağ krizinde Azerbaycan’a destek veren, Rusya ile ortak hareket eden Türkiye açısından bölgedeki yeni süreç ve ABD’nin Kafkasya’ya giriş hamleleri kritik gelişmelere yol açabilir. CB Erdoğan, ABD’de yaptığı açıklamada Kafkasya’da Türkiye’nin bazı yeni hamleleri olacağını ve bunların planlanması üzerinde çalıştıklarını belirterek Pelosi’nin Erivan ziyaretine tepki gösterdi.
✓ İran’ın Ermenistan’a destek verdiği dikkate alındığında ABD’nin devreye girmesi İran’ı da yeni bir tavır almaya zorlayacaktır.
  Ukrayna-Rusya Savaşı devam ederken; Kafkasya’da Azerbaycan-Ermenistan arasındaki ateşkesin bozulması, çatışmaların yeniden alevlenmesi karşısında Rusya, ağırlığını koyabilecek durumda değil ve ABD bunu fırsat olarak görüyor. Kafkaslarda Rus etkinliğini kırıp, Amerikan etkinliğini oluşturabilmek için harekete geçmiş görünüyor. Azerbaycan ile doğalgaz anlaşmasını iki katına çıkartan AB, Ermenistan’a doğrudan destek sağlayacak ve Azerbaycan’ı karşısına alabilecek konumda değil. Önümüzdeki günler gerek Türkiye-
 Rusya gerekse Türkiye-ABD ve AB ilişkileri açısından Kafkasya’da kritik gelişmelere aday görünüyor!
 ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ
HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 25 EYLÜL 2022 15
Erzurum Il Başkanlığı
#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.