Z Kuşağı Siyasi Partilere Neden Katılmıyor?

Araştırmalar ortada. Z Kuşağı’na mensup genç sayısı yaklaşık 13 milyon. Bir sonraki seçimde 7 milyon genç ilk kez oy kullanacak.

Siyaset Yayın: 01 Eylül 2020 - Salı - Güncelleme: 01.09.2020 14:51:28
Editör -
Okuma Süresi: 10 dk.
Takip EtGoogle News

13 milyon genç az değil, toplam seçmenin yüzde 20’sine tekabül ediyor. İstediklerini hükümete getirir, istediklerini de hükümetten indirirler. Hesap böyle açık olunca siyaset erbabı eline kalemi, kağıdı aldı “Biz bu Z Kuşağı’ndan nasıl oy alacağız” diye düşünmeye başladı.

AKP, malum, Z Kuşağı’nın kalbini çalmak için dört aşamalı bir plan açıkladı. Sosyal medyada yeşil top hareketi başlattılar, Netflix’i yasaklamayı tartıştılar, yetmedi yeni sosyal medya düzenlemesini hayata geçirdiler.

Şimdi şaşkınlıkla sansürcülük, yasakçılık politikalarının neden oya dönüşmediğini kara kara düşünüyorlar. Bir çözüm bulacaklarına eminim. Mesela oy verme yaşının 18’de 30’a çıkartılması için Meclis’e önerge vermelerine herhalde kimse şaşırmaz.

MAK Danışmanlık şirketinin sahibi Mehmet Ali Kulat Temmuz ayında Z Kuşağı ile ilgili önemli bir anket açıkladı. Bu kuşağa mensup gençlerde AKP’nin oy oranının yüzde 25’i geçmediği ortada.

Bunun birçok sebebi var. Gençlerin değer yargıları, dünya görüşü ve yaşam şekilleriyle AKP’nin simgelediği ve Türkiye’ye dikte ettiği hayat birbirine uymuyor.

SODEV tarafından yapılan ve Sevgili Ertan Aksoy’un açıkladığı bir rapor bu gerçeği çok açık ortaya koyuyor. Gençlere soruyorlar “Hayatınızın kalan kısmını Suudi Arabistan’da ayda 10 bin dolar kazanarak mı geçirmek istersiniz yoksa İsviçre’de ayda 5 bin dolar kazanarak geçirmeyi mi tercih edersiniz?” AKP’ye oy veren gençlerin bile yüzde 60’ı İsviçre diyor.

Tüm gençlerde “İsviçre” tercihinde bulunanların oranı yüzde 72.  Yine gençlere soruyorlar, “Sizin için en önemli şey nedir, 1’den 10’a kadar puanlar mısınız?” Gençlerin en önem verdiği şey “Düşüncelerini özgürce ifade edebilmek.” Ortalama verilen puan 9,1. İkinci en önem verdikleri şey, hepimiz gurur duymalıyız, “Başkalarının düşüncelerini özgürce ifade edebilmesi.”

Ortalama verdikleri puan 8.4. Yani gençler açıkça demokrasi istiyor, özgürlük istiyor, kendi hayatlarını istedikleri gibi yaşayabilecekleri, kimsenin kimseye karışmadığı, ceberut anlayışa karşı çıkıyor.

Özgürlük ve adaletin ekonomik kalkınmanın temeli olduğunu kavramış, sosyal medya sayesinde kendi fikrini özgürce ifade etmeye alışmış bir gençliğimiz var. Muhafazakâr gençler de, sosyal demokrat gençler de, birlikte yaşamı önemsiyor, hayatın gerçek sorunlarına gerçek çözümler istiyor.

Bu şartlarda AKP’nin gençlerden oy alma ihtimali zayıf. Erdoğan’a atıfla “AKP sunduğu hayatla gençliğin değerleri adeta ters mıknatısma yapıyor.”

Yukarıda ifade ettiğim gerçek bizi de rehavete sürüklememeli. 17 yaşından itibaren siyasi mücadelenin içindeyim. CHP’nin her kademesinde görev alma şerefine eriştim. Hayatım demokrasi ve özgürlük kavgasıyla geçti.

Esas soruyu sormak zorundayız. Bütün bunlara rağmen gençler neden siyasi partilere ve özelde CHP’ne iltifat etmiyor, üye olmuyor, siyasi mücadeleye katılmıyor?

Bu konuda birçok araştırma okudum. Konunun uzmanlarıyla konuştum. Dünya çapında eğitimciler ve bilim insanları ile istişare ettim. Sonuç? CHP dâhil hiçbir parti bu gençlere göre yapılanmış, kurumsal yapısını oturtmuş, organize olmuş değil.

En önemli sorun Siyasi Partiler Kanunu. Bütün partilerde zorunlu olarak tek adam diktası var. Kimin Belediye Başkan adayı, belediye meclis üyesi adayı veya milletvekili olacağına neticede tek bir kişi

karar veriyor. Gençler bunu kabul edilemez buluyor. Kendi emekleri, fikirleri ve çalışkanlıkları ile bir yere gelmek istiyorlar. Objektif, açık kurallar arıyorlar.

Kimseye baş eğmek, boyun eğmek, bir kişiye dalkavukluk yaparak makam mevki sahibi olmak istemiyorlar. Bugün CHP dâhil bu gençlerin beklentilerini karşılayabilen tek bir parti yok.

Açıkçası biz gençlere kapılarımızı açmıyoruz, gençlere kapılarımızı kapatıyoruz. Genel Merkez yönetimleri de sanki bu sorun hiç yokmuş gibi davranmaya devam ediyor.

Halbuki bize yakışan Siyasi Partiler Yasası’nda devrimci bir değişikliği savunmak, talep etmek ve bunun için mücadele etmektir. Toplumsal bir talep üretmek için üstümüze düşeni yapmak zorundayız.

İkinci büyük sorun, siyasi partilerin hiyerarşik yapısı. Militarist, tepeden aşağı örgütlenen parti yapıları gençlerin kendi düşüncelerini özgürce ifade etmesine izin vermiyor. Gençlere verilen tek görev bayrak asmak, afişleme yapmak olunca da gençler bununla tatmin olmuyor.

CHP’de gençlik kotası var. Ancak bu milyonlarca gencin partiye katılması için yeterli değil. Yatay hiyerarşik modeller üzerine düşünmeye başlamalıyız.

Gençler fikirlerini her kademede özgürce sunabilmeli, bu fikirlerin katkısı varsa uygulanmalı, eğer çeşitli nedenlerle uygulanması sorunlu ise de bu gençlere ikna edici bir şekilde anlatılmalı.

Unutmayalım bu gençler adeta internete doğdular. Bebek yaşlarından beri yaptıkları her işte, aldıkları her hizmette kendi fikirlerini açıklamaya ve bir sorun çıktığında makul bir cevap almaya alışmış durumdalar. Geri dönüşüm, değerlendirme mekanizmaları olmayan partilerin gençliğin kalbini kazanma şansı yok.

Üçüncü önemli sorun, söylemlerimiz gençlere hitap etmiyor. 1970’lerin kavga ortamında büyüyen, radikal söylemleri sahiplenen, kutuplaştırıcı siyaset tarzı “Başkalarının düşüncelerini özgürce ifade etmesini” temel bir değer olarak kabul eden, tüm yaşama biçimlerine saygılı gençlere hitap etmiyor.

İsviçre gibi insanların özgür, adil bir şekilde yaşadığı, fırsat eşitliğinin korunduğu bir ülke olma hayali vermeden ve buna inandıramadan gençleri kazanma ihtimalimiz zayıf. Elbette CHP tarihi itibariyle bu hayali en çok seslendiren ve savunan bir parti. Ancak sorunlarımızı da görmek zorundayız.

Bu hayali yeteri kadar güçlü bir şekilde savunuyor muyuz? Her alanda bu hayalin gereklerine uygun hareket ediyor muyuz? Dürüst olalım. Ne yazık ki CHP de Türkiye siyasetinin bazı hastalıklarından ari değil.

“Siyaset” dediğimiz, klikçilik, nepotizm, adam kayırma, belirsiz kurallar, hizipçilik, içe kapanma gibi arazlar CHP’de de var. “Belli dengeler” ile insanlar siyasete girebiliyor, hemşericilik önemli olabiliyor, yapılan hatalar kimi zaman görünmez olurken, başarı da bazen “cezalandırma”ya neden olabiliyor.

Bütün bunların gençlere ne kadar cazip geldiğini tahmin edersiniz… Bu dönem yüzlerce gençle konuştum. İstanbul’un arka sokaklarından, Kadıköy gibi merkez ilçelere kadar bir çok yerde gençlerin şikayetlerini dinlemeye çalıştım. İstisnasız tüm gençlerin siyasetin mevcut haline büyük bir iç sıkıntısı ile baktıklarına şahit oldum.

Sultanbeyli’de bir genç arkadaşımın söylediğini hatırlıyorum: “Partiye girip ne yapacağım ağabey? Dayım yok, abim yok. Arkamda biri yok. Bir şey desem dinleyen yok.

Hayatımı çöpe atmak istemiyorum.” Bu sözlere “Hayır, böyle olmaz” diyecek biri var mı? İşin aslını biraz bilenler, ancak bu sözler karşısında üzüntüyle susabilirler.

Dünya değişiyor. Değişecek. Hayatım temel kuralı bu. Değişen dünyaya adapte olamayanlar silinecek, adapta olma başarısını gösterenler de kazanacak. Biz iktidar olmak, kazanmak isteyen bir partiyiz.

Biz Cumhuriyeti gençlere emanet eden, “Bütün ümidim gençliktedir” diyenlerin partisiyiz. Bugüne kadar gençler hakkında kapsamlı raporlar hazırlanmadı, onların oy verme davranışlarını algılayacak, onların oyuna layık olacak yapılar da kurulmadı.

Her kesimden 13 milyon genç oy verecek bir parti ararken, “el mahkûm gelip bize verecekler” zihniyetiyle bir köşede oturup bekleyemeyiz. Evet, gençler her şeye rağmen bize bir şans verebilir.

Ancak gençlerin istediği şekilde kurumsal yapımızı, iletişim biçimimizi ve organizasyonumuzu değiştirmek CHP açısından esas büyük kazançtır.

Daha dinamik, daha enerjik, daha proaktif, daha katılımcı bir parti olmanın büyük gücü ile yıllara dayanan önyargıları kırabilir, sadece gençlerin değil, bize bu zamana kadar hiç oy vermemiş insanların da oyunu kazanabiliriz.

Açıkça söylüyorum bu doku yenilenmesine ihtiyacımız var. Buna öncülük etmesi gereken Genel Merkez yönetimimiz de sorumluluğunu yerine getirmelidir.

Yeni değerleri, bakış açıları, küresel dünyaya olan entegrasyonları ile Z Kuşağı Türkiye için bir şanstır. II. Mahmud ile başlayan çağdaşlaşma serüvenimizde gerçek manada birbirinin yaşama biçimine saygı duyan, özgürlük isteyen, başkalarının özgürlüğünü korumayı önemseyen, devletten hamaset değil icraat bekleyen bir gençlik ile yepyeni bir sayfa açabiliriz.

Onların desteği, enerjisi ve gücüyle evrensel manada bir demokrasiyi tesis edebilir, yeni bir toplumsal sözleşme kurabilir, karşı karşıya olduğumuz büyük sorunları da aşabiliriz.

Diyebilirim ki özgür, adil, ekonomisi kalkınmış bir Türkiye’nin temeli gençliktedir. Amerika’da 2016 yılında yapılan Başkanlık seçimleri, İngiltere’de Brexit referandumu ve birçok çalışma gösteriyor ki Z Kuşağı küresel ölçekte değişimden yana.

Daha fazla sosyal adalet istiyorlar. Daha fazla demokrasi istiyorlar. Küresel iklim krizine, doğa haklarına daha fazla önem veriyorlar. Cinsiyet ayrımcılığına güçlü bir şekilde karşı çıkıyorlar. Gençlerin desteğini alan partiler büyüyecek, gelişecek ve ilerleyecek.

Onları kaybedenler de tarihin çöplüğüne gidecek. CHP’ne yakışan gençlerin gücüyle tarihte hak ettiği yeri almaktır. Gereken neyse onu yapalım, gençlerin gücüyle yepyeni bir Türkiye kuralım.

Gürsel Tekin

CHP İstanbul Milletvekili

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

pub-1785681847249596 2497439732