DÜNYANIN YEGÂNE YELDEĞİRMENİ!

Dünyada tek öğütme işlevi yapan yel değirmeninin mülkiyeti, azimli, kararlı, planlı, insani değerlerle girişimcilik yaptığını belirten bir avukata ait.

Yayın: 10 Ekim 2019 - Perşembe - Güncelleme: 10.10.2019 13:35:08
Editör -
Okuma Süresi: 14 dk.
Takip EtGoogle News
Avukat Muammer Mehmet Kaya, Muğla İli, Bodrum İlçesi, Yalıkavak
Mahallesi Sınırları içinde, hem Yalıkavak Denizi’ne, hem de Ortakent
Denizi’ne hakim bir tepede kurulu bulunan MMK Yel Değirmeni’nin, 1850
Yılı’nda Karaibrahimoğlu Mehmet tarafından yaptırıldığını söyledi.
Avukat Kaya, uzun uğraşlı çabalarının sonucunda, Kocaeli Üniversitesi
Öğretim Görevlisi Yüksek Mimar Tevfik İlter’in projelendirmesiyle onarıp
yenilediği Yalıkavak MMK Yel Değirmeni’ni, 2006 Yılı’nın 15 Mart ’ında,
‘Dünyanın Öğütebilen Tek Yel Değirmeni!’ olarak Muğla’nın yüz akı
konumuna, getirdiğini anlattı. (Tülay SÜKÜN)
Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, iç mekan
 
* Mehmet Bey, bir yel değirmenine yatırım yapıp, üretim yapmak, nereden
aklınıza geldi?
- Belki de dünyaya geldiğimde genlerime böyle bir uğraş işlenmişti. Dedem, Değirmenci
Topal Mehmet, Tunceli’nin Çemişgezek İlçesi’nin kırsalında, yıllarca değirmen işletmiş
ve isyanlar sırasında da bir cinayete kurban gitmişti. Değirmencilik fikri hafızama, o
zamanlar yerleşmiş olabilir.
Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, ayakta ve iç mekan
 
* Pekiyi, Bodrum maceranız ne zaman başladı, nasıl Bodrumlu oldunuz?
- Çok uzun yıllar önce de Bodrum’a gelip gidiyordum. Yıl olarak 1978’ den beri
diyebilirim. Tamamen yerleşmem ise on-on beş yılı buluyor. Bodrum’a ilk geldiğim
yıllarda ne yol vardı, ne de araba! Gündoğan’a gitmemiz gerekiyordu. Hem insan, hem
mandalina gibi meyve - sebze, hem de yük gibi her şeyi taşıyan jipler bulunurdu. Şu
anda değirmenin bulunduğu tepede jip bozuldu. Yolda başka vasıta da yok, kalakaldık.
Gündoğan’daki tanıdığımız bize at getirdi, Gündoğan’a atla gittik. Bodrum’un o
zamanlarını bilirim.
Görüntünün olası içeriği: gökyüzü, bulut ve açık hava
 
* Bu yel değirmeni ile tanışmanız nasıl gerçekleşti?
- Bu değirmenin Ortakent tarafına bakan sol alt yamacında Dağbelen Köyü var. 1990’lı
yıllarda bir dava için bu köye geldim. Para yerine de davayı kazanmam şartıyla, buradaki
topraklarından bana hisse vereceklerini söylediler. Nereden hisse vereceklerini
sorduğumda ise değirmenin olduğu bu tepeyi gösterdiler. Davayı kazanınca gerçekten
de bana buradan 135 metre karelik bir hisse verildi. Yıl da zannedersem 1995 ya da 1996
olacak. Daha o hisseyi alınca değirmeni çalıştırmayı da kafama koymuştum. Ama
değirmenin tüm alanı bir dönümden fazlaydı. Teker teker kalan hisseleri topladım.
Burası hem Yalıkavak’a, hem de Ortakent’e hakim bir tepe olduğu için her iki taraftan da
görünecek şekilde bir ‘Türk Bayrağı’ astım.
Fotoğraf açıklaması yok.
Kocaeli Üniversite’sinden aldığım proje desteği ile gerekli onarım ve yenilemeyi yapıp,
yel değirmenini çalıştırdım. Yaptığım araştırmalarla da bırakın Türkiye’yi, dünyada
çalışıp, öğütme yapan tek yel değirmeni ünvanına sahip olduk. Gerek Türkiye’de,
gerekse dünyada çok sayıda yel değirmeninin onarımı yapılmış ancak, günde 350 - 400
kg buğdayı un haline getirme işlevini yapan tek yel değirmeni burası! Başka öğütme
yapan bir yel değirmeni yok!
Görüntünün olası içeriği: oturan insanlar, bitki ve açık hava
 
* Bodrum’da kaç yel değirmeni var biliyor musunuz?
- Bodrum’un giden kaymakamlarından Abdullah Bey’de de değirmen merakı vardı,
konuşmuştuk. Bodrum’da elli civarında olan yel değirmeninden çalışan bir tane bile
yok! Yerel yöneticiler, Bodrum’un kültürüne, değerlerine sahip çıktıklarını söylerler ama
 
hangi değerine sahip çıkmışlar? Tek bir yönetici, bir tek yel değirmenini ayağa kaldırmış
mı? Ben taaa, Çemişgezek’ten geldim ve bu değirmeni çalıştırıyorum. Bunun Bodrum’a
bir katkısının olduğunu düşünüyorum.
Görüntünün olası içeriği: gökyüzü ve açık hava
 
* Değirmeni sadece çalıştırmakla da kalmadınız sanırım, neler yaptınız
burada?
- Değirmenin toplam alanı bin yüz metrekare civarında. İlk önce değirmeni çalıştırdım
burada ama değirmeni korumak için bir bekçi gerekiyordu. Kendim bekçi olmaya karar
verdim ve avukatlık ofisimi değirmene taşıdım. Uzun süre hem avukatlık, hem de
bekçilik yaptım. Değirmeni gezmek, görmek isteyen insanlar gelmeye başladı. Çay
istediler, kahve istediler, ben de ‘Yok!’ diyordum. Bir gün gelen yaşlı bir hanım,
“Beyefendi, burası size ait olabilir ama benim burada bir Türk Kahvesi içme zevkime
kimse engel olamaz!” dedi ve haklıydı. Sekreterime kendi kahvemden kahve yapmasını
söyledim. Ayrıca sekreterimden bana destek olmasını istedim ve “Yarın hemen buraya
iki kulübe kuralım, birinde, çay - kahve yapıp, satalım, diğerine de halı tezgâhı kurup,
halı dokutalım, öğrenmek isteyenlere önderlik yapalım!” önerisini getirdim…
Buraya kurduğumuz iki kulübenin birinde çay, su, kahve, ayran sattık, diğerine ise
Milas’a bağlı Çökertme Mahallesi’nin yanındaki Gökbel Köyü’nden getirdiğimiz kadının,
eski usulde ‘Milas Halısı’ dokumasını sağladık. Şu anda üzerine bastığınız bu halı, o
kulübede dokundu ve bir köşesinde ‘MMK Yel Değirmeni’ yazar.
Çay, kahve, gözleme yok mu derken, şimdi bu tesiste 15 köylü kadın çalışıyor. Müdürü,
aşçısı, temizlikçisi, garsonu, hepsi kadın! Misafirlerimize sunulan hemen her ürün de
kadınların ürettiği doğal ürünlerden oluşur. Aslında ben öğretmen kökenli bir avukatım.
Kadının olmadığı bir yerde, hiçbir şeyin olmayacağını bilirim. Kadının mutlaka üretime
katılması gerekir. Üretici kadınların bir kooperatif kurmasına öncülük ettim.
Görüntünün olası içeriği: açık hava
 
* Nereden nereye gelinmiş! Şimdi bir kooperatifi mi var Dağbelen
Kadınları’nın?
- Evet! ‘Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi’ kurulalı üç-beş ay oluyor.
Kooperatifin tüm üyeleri de üreten köylü ve sanatçı kadınlardan oluşuyor. Aralarında
ressam kadınlar var. Onlar da birer üretici! Ben bu işletmeyi açtıktan sonra, başka
işlerde çalışan bazı Dağbelen Köy insanları, köylerine geri dönüp üretime başladı.
Ürettikleri bal, süt, yoğurt, peynir, tereyağı, yumurta, zeytin, zeytinyağı, mantı, gözleme,
börek gibi ürünleri, işletmemiz, değerine satın alıyor.
Ayrıca yine Dağbelen Köyü’nde on dönüm civarında bir çiftliğim var ve bu yıl arı
kovanlarımızdan ilk kesimde 300 - 400 kg bal aldık. Diğer kesimlerle birlikte bir ton
civarında bal almayı planlıyoruz. Keçi sütü elde etmek için çiftliğe 112 tane keçi aldık
ama çoban konusunda başarılı olamadık. Taze yumurta için yine çok sayıda tavuk
besliyoruz. Destek olduğumuz bazı üreticilere köy ve keçi peyniri ürettiriyoruz.
Çalışanlarımızın geldiği Dağbelen Köyü, üretici bir köy! Yaz – kış, her sabah güneş
doğduktan sonra servisle işletmemize gelir, akşam da güneş batmadan evlerine dönüp,
inek ve koyunlarının bakımını ve sağımını yaparlar.
Görüntünün olası içeriği: dağ, gökyüzü, açık hava ve doğa
 
* Zeytin çeşitleri gördüm, hem kahvaltı masalarında, hem de satış
reyonunda! Onlar nereden?
- Zeytinin çeşitlerini kadın kooperatifinin bağlantılı olduğu üreticilerden alıyoruz.
Ürünleri burada işleyip, parekende olarak reyonda satışa sunmaya da başladık. Biz
burada, gün boyunca, köylü kadınlarımızın ürettiği ve tamamı doğal ürünlerden oluşan
mantı ve gözleme çeşitleri ile zengin menülü kahvaltı olanağı sağlıyoruz. Gözleme,
börek ve mantı gibi unlu ürünlerin unu için de doğal olduğundan emin olduğumuz
buğday gibi tahılları satın alıp, değirmenimizde öğütme işlemi uyguluyoruz. Son
dönemde öğüttüğümüz unlar için çok fazla talep gelmeye başladı, satışını da yaptığımız
için un üretimine yetişemiyoruz. Dışarıdan satın altığımız tek şey sadece temizlik
malzemeleri oluyor.
 
* Fiyatlarınız nasıl, pahalı bir işletme misiniz?
- Yaz aylarında burası az-çok para kazanır ama kış aylarında zarar eder. Ben bir tek işçi
bile çıkarmam. Aynı işçiler, yazın da, kışın da burada çalışmaya devam eder, maaşını,
sigortasını alır. Eğer o gün, bir iş yoksa gider, evinde oturur. Birçok yerde kahvaltı
hesabı, kişi başı olarak yapılır ama biz, kahvaltıda belli bir menünün tamamını sunarız.
Şuan fiyatı elli beş lira olan menüde, neredeyse yok yoktur! O menüyü kaç kişi yemek
isterse o kadar kişi yer. Ekstra ve zorlama bir durum olmaz. Sadece ek olarak istedikleri
özel yiyecekler için fiyat farkı alınır.
 
*Mutlaka sorunlar da yaşıyorsunuzdur, her şey her zaman dört dörtlük
değil!
- Sorunlar aslında Türkiye’nin sorunları! Asıl iki sorundan birini, ‘Üretmemek,
üretememek’ , diğerini ise ‘Liyakate önem vermemek’ olarak görüyorum. Ülkemizde iş,
ehline verilmiyor. Üretim yapılmayınca da büyüme ve gelişme olmuyor. Rahmetli
annem, Ankara’da bir apartmanda otururdu. Bir gün benden, maydanoz getirmemi
istedi. Manava gidip boş bir kasa aldım ve içini toprakla doldurdum. Balkona koyduğum
toprak kasasına, aldığım maydanoz tohumlarını ekip, suladım. Anneme de her gün
sulamasını söyledim. Bir- bir buçuk ay sonra yanına gittiğim annem, apartman
balkonunda üretime başladığı maydanozlardan dolayı çok mutluydu.
Bunun gibi her alanda ve her yerde üretmek gerek! Oysa şimdi herkes, üretimden elini
eteğini çekti, bir şey üretmiyor. Herkes, nerede, neyin satıldığına odaklanmış durumda!
İşte benim, kadınları üretime katmak istememin nedeni bu! Liyakat derken de, ben
doğudan geldim buraya. 60-70 tane yeğenim var. Ancak hiç birini burada
çalıştırmıyorum. Burada Bodrum Köylüsü kadınları çalıştırıyorum. Çünkü bu kadınlar,
bu işi, benim akrabalarımdan çok daha iyi yapıyor. Akrabama yardım edeceksem, para
yardımı yaparım ama çalıştıracaksam işi ehline veririm.
Bu durum, devlet genelinde de böyle olmalı! Gerek merkezi, gerekse yerel yönetimde,
işe layık olan kişiler işe alınmalı, atanmalı! Kendi tanıdığı, işe layık olanla eşit yetenekte
ise o zaman kişi takdir hakkını kullanıp, tanıdığı kişiyi koruyabilir ama tanıdığı, mevcut
olandan kötüyse işin ehline görev yaptırılmalı! Ben küçük işletmemde bile bu yöntemi
uyguluyorum.
 
*MMK Yel Değirmenleri’nin gelecek için yeni projeleri var mı?
- Yel değirmeni olarak 2006 Yılı’ndan beri faaliyetteyiz. Bu şekilde gelişerek devam etme
kararlılığı içindeyiz ve iddialıyız. İnsanlar buraya gelmekten mutlu oluyor. Hangi
kıstaslarla seçtikleri belli olmayan ilk on kahvaltı yeri sıralamasına girmese bile ki bu
sıralamayı yapanların mesleki kariyerleri de önemli! Dereceye girsin girmesin, kadının
olduğu her alan, %20-30 önde başlar benim değerlendirmemde! Buraya gelen insanlar,
tarihi, kültürü, eşsiz manzaranın güzelliğini, doğal ve kaliteli ürünleri önemseyen
nitelikte kişiler. Yel değirmeninin, bulgur değirmeninin, soğuk zeytin sıkım taşının, hem
Ortakent, hem Yalıkavak’ı gören dağ ve deniz manzarasının dakikalarca fotoğrafını
çekerler. Ben de buna olanak sağladığım için büyük mutluluk duyuyorum. Kadın
girişimcileri destekleyip geliştirerek, ülke geneline yaymak isterim.
 
* Bir taraftan da ofisiniz burada, hala avukatlık yapıyor musunuz?
-Avukatlığım devam ediyor. Evim ise Gündoğan’da, her gün gidip geliyorum. Ofisimi
buraya taşımadaki amacım, değirmeni koruma adına bekçilik yapmaktı. Burada
olmasaydım, bu değirmen çalışamazdı!
 
* Bodrum Yaşayanları’na önerileriniz olur mutlaka!
- Biz burada başarılı olamasak da yöresel halıcılığın, önemli olduğuna inanıyorum.
Bodrum’da, birçok yel değirmeninin ayağa kalkması lazım! Yerel yönetimlerin, hamasi
nutuklar atma yerine, projeler geliştirmesi ve üretime el atması gerekir. Bodrum, yel
değirmenleri ile ünlü! ‘Bizim değirmenlerimiz, bizim değerlerimiz!’ sadece söylemde
kalıyor, herhangi bir uygulama yok! Hangi Bodrumlu, hangi yerel yönetici katkı verip, bir
değirmeni ayağa kaldırmış?
 
* Yasal izlekler mi çok fazla acaba?
- Prosedür çok fazla değil ama ‘Değirmene harcanan para, geri gelmez!’ diye
düşünülüyor. Konuya sadece kar olarak bakıldığı için değirmeni çalışır hale getirmek,
geri gelmeyecek bir yatırım. Nereden baksanız, dört yüz, beş yüz bin lira lazım! Parayı
geri alamayacaklarını bildikleri için çalıştırmaya yanaşmıyorlar. Bu yatırımı yapmak için
idealist biri olmak gerek! Birinci planda, getireceği parayı düşünmeyip, bu kültür
varlığını ayağa kaldırmayı hedefledim. Benim için önemli olan buydu!
Bulunduğumuz tepe, manzarası nedeniyle ilgi çeken, insanların durup, görüp, gezdiği,
fotoğraf çektiği bir alan! Yalıkavak Belediyesi zamanında, yeşil alan imarlı ve sahipli
olan alt araziye belediye bir ‘Seyir Terası’ yapmıştı. Arazi sahibi bu yıl geldi, seyir alanını
duvarla örüp kapattı. Oysa bu duvarı yapabilmesi yasal değildi. Önce imar değişikliği ile
yeşil alan terkinin sağlanması gerekirdi. Belediye ise bugün bu duruma taraf olup,
yasayı görmezden geldi, dava açmak zorunda kaldık. Benzer tür girişimleri gerek
devletin, gerekse yerel yönetimlerin desteklemesi gerekirken, herhangi bir destek de
görmedik. ‘Destek olunmuyorsa bari köstek olunmasın!’ düşüncesindeyim…
#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

pub-1785681847249596 2497439732